Páginas

.

ORTODONTİ VE TEDAVİSİ

ORTODONTİ VE TEDAVİSİ Sicak bir tebessüm, arkasindaki saglikli siralanmis dislerle anlam kazanir. O güzelim saçlar, o güzelim gözler, bir gülümsemeyle bütün büyüsünü yitirebilir. Egri bügrü köpek disleri, bir seni seviyorum u bile acimasizca ögütebilir. Yeni pozisyonlarinda yeterli süre korunamayan disler vagonlarla getirildikleri diyarlara dogru yaya olarak yola çikarlar.Bir zamanlar dislere takilmis tellerle dolasmak utanilacak bir hadise iken, simdi duvarlarindaki telli Tom Cruise, tedavisi bitmis Britney Spears gibi artist, sarkici posterleri, renkli lastikler, seffaf plaklar ile gençler arasinda oldukça yaygin bir durumdur. Artik teknoloji harikasi minicik braketler, uzay arastirmalari ürünü titanyum alasimlarla, hiç kimsenin, yagmurun bile böyle küçük t-elleri yoktur.Son sözüm, meslek seçimi asamasinda kara kara düsünenlere;hem fizikten, hem biyolojiden, sagliktan, sanattan, psikolojiden ayni derecede hoslanip hepsi diyorsaniz, çalisirken komik sohbetler yapabilmek, masum sirlara ortak olabilmek, hayatinizi hep gençlerle, gelecegin sahipleriyle paylasip sonsuza kadar genç kalmak istiyorsaniz,mahallemin güzel dis hekimi Rezzan Abla in yillar önce, bu asamadayken bana önerisini tekrarlamak istiyorum: Dislerin düzgün siralanimi, ortodontistlerce dislerin üzerine yapistirilan küçük braketler ve braketlere tutturulan akilli tellerin uyguladigi kuvvetlerle elde edilir.Teller demiryolu, braketler vagon, disler yolcudur. En ideali, bu braketleri kisa süre hatta hiç takmadan düzgün siralanimi elde etmektir. Bunun için de küçük yaslardan itibaren yapilacak kontrollerle dislerin düzgün çikmasi saglanmaya çabalanir.Disler daha çikarlarken ideal konumda yer almalarinin önlemleri alinmalidir. Bu, daha sonraki yillarda yerinde çikmamis disleri tellerle düzeltmekten çok daha kolay ve kalicidir. Erken kontroller, dis dizilimini bozan etkenlere, yanlis aliskanliklara müdahale açisindan da önemlidir. Dis dizilimini bozan etkenler basta kalitim olmak üzere, erken süt disi kayiplari, yutkunma ve solunum fonksiyonlarindaki bozukluklar, parmak emme, dil itimi gibi olumsuz aliskanliklar olabilir ki bu aliskanliklarla mücadele, bir insanin göz kirpma refleksini kontrol edebilmesi, degistirebilmesi kadar zordur. Bu mücadele çocugun hayatini zehir etmeyecek basit protezlerle yapilir.Bir yandan agizda normal düsme zamanina kadar kalabilmesi ve yerinin kapanmamasi için çürük süt dislerine dolgu hatta kanal tedavileri yapilir, çekimlerinden kaçinilirken, kimi zaman da sapasaglam süt disleri, ortodontistlerin analizleriyle alttan gelen daimi disi yönlendirmek amaciyla henüz düsme zamani gelmeden çektirilebilir.Dislerdeki egrilikler, çevre dokularinda sagliksiz bir durum olmadikca ileri yaslara kadar tellerle düzeltilebilir. Eriskinlerde dislerin sehirlerarasi yolculuklari daha yavas ve daha kisa mesafelerde gerçeklesebilir. Erikin ortodontisinde amaç estetigin yani sira, sikisikliktan dolayi temizlenmesi güç olan dislerdeki ara yüz çürüklerini, tas birikimini, dis eti hastaliklarini ve buna bagli dis kayiplarini önlemektir.Ortodonti; dis hekimliginin, problemli dis dizilimleri, çenelerin kapanis bozukluklari ile ilgili olan dali; güzel hem de çok güzel sanatidir.Ortodontistler kitap bilgisinin yanisira, estetik anlayislariyla da telli turnalarina bir heykeltras, bir ressam gibi yasam boyu tasinacak düzgün dis dizilimi, çene fonksiyonlari, güzel bir yüz ifadesi vermeye çalisirlar.Kusur dis siralaniminda degil de, kemiksel olarak çenelerin birbirleri ve kafatasiyla olan iliskilerinde oldugunda, bu ergenlik çagindan daha önce ele alinmasi gereken bir durumdur; aksi halde cerrahi uygulamalar devreye girebilir. Cerrahi uygulamalar ise cömertce basvurulan bir yöntem olmamalidir.Dislerin sigamadigi durumlarda saglam dislerden eksiltilerek yer açilmasi yoluna gidilebilir ancak bu son tercih olmalidir. Kanimca, dislerin hafif egri kalmasi, yaslilikta çok lazim olacak saglam dis çekimleri ile elde edilecek güzellikten daha iyidir.Bazi tedaviler, hastaliktan daha berbat olabilir. Yer darligi açisindan sinir vakalarda, mine dahilinde kalmak üzere asindirmalarla yer açilabilir.Limitli de yapilsa, yer saglamak için dislerden yapilacak asindirmalar disin minesine zararlidir; disi çürüge daha yatkin bir hale getirebilir. Ama çürüge daha yatkin, belki de ileride doldurulma adayi bir disin, hiç olmayan bir disten daha iyi olduguna inaniyorum.Bazi burun ameliyati geçirmis ve yeni burunlari yüzlerinin ölçegiyle uyumlu olmayanlari görürsünüz. Estetik anlayisi, tornadan çikmis, dogal karakterinden çok uzaklara düsmüs olmamalidir. Her dis dizilimi parmak izi gibi farkli, ta kendisine özgüdür. Hedeflenen yeni dizilimde irsiyet, yüzün sekli, profili, cinsiyet hatta karakter göz ardi edilmemelidir. HAFIF bir çaprasiklik, asker gibi dizilmis, abartili bir porselen protez gibi duran dislerden daha estetik olabilir.Çocuklarin dislerini düzeltir, iskelet yapilarini zorlarken; agzin disinda yer alan, kafadan dolasan büyük aygitlara da gerek olabilir. Ama tedavi hastaliktan daha agir olmamalidir. Bazi özel durumlarda birak o da öyle kaliversin demek; çok agir, çocugun psikolojisini, güzelim yillarini berbat edecek bir tedaviye tercih edilebilir.Eskiden, dislerin üzerine braketler yapistirilmadan önce tek tek dislere çelik yüzükler takilirdi ki bu gerçekten hem bir Çin iskencesi, hem de agir hijyen problemiydi. Zamanimizda takilan minicik braketler hem az yer kaplar, kolay temizlenir, hem de uygulama sirasinda hiç bir aci vermezler. Aslinda ortodontik tedavilerde, ilk günlerdeki hafif hassasiyet hariç agridan pek söz edilemez.Tellerin disleri çürüttügü hakkinda da yanlis bir inanis vardir. Teller, braketler disleri çürütmez; sadece yiyecek artiklarinin daha çok tutundugu bir ortam yaratirlar. Yiyecek artiklari, telsiz agizlarda da ayni çürük riskini olusturur. Ortodontik tedavilerde, zaten yasam boyu olmasi gerektigi gibi özenli bir firçalama sarttir. Tertemiz agizlari, telli de olsalar, abartmamak sartiyla dolapta çivi gibi kola bekleyebilir.Yasamin her alaninda oldugu gibi, ortodontik tedavilerde de elde edilen güzelligi korumak en az elde etmek kadar emek gerektirir.
Ler Mais

GÖMÜLÜ DİŞLER

GÖMÜLÜ DİŞLER Üçüncü azılarınız henüz sürmemişse, dişhekiminizi ziyaret ederek durum hakkında bilgi edinebilir ve gömülü kalan dişlerin neden olabildiği ağrı, şişme, enfeksiyon, çürük ve dişeti hastalıkları gibi bazı problemler ortaya çıkmadan etken dişin çekilmesini sağlayabilirsiniz.Üçüncü azılar neden düzgün bir şekilde sürmezler?Evrimleşen insanoğlunda çene kemikleri gittikçe küçülmeye başladığı halde azı dişlerinde sayıca azalma tam olarak gerçekleşmemiştir. Bunun sonucu olarak günümüz insanında ağızda son süren üçüncü azı dişleri için genellikle yer kalmamaktadır.Bunun yanı sıra, şikayete yol açmayan gömülü üçüncü azıların erken dönemde alınması ile; nedeni tespit edilemeyen çene ağrıları, hareketli protezlerin doku uyumsuzlukarı, dişeti hastalıkları ve tümör gelişimi gibi bazı riskler de ortadan kalkacaktır.Gömülü dişler nasıl çekilir?Gömülü dişin üzerindeki dişeti dokusu açıldıktan sonra kemik ve diş üzerindeki bağlayıcı dokular uzaklaştırılır. Bazen de bu dişler kısmen sürer, ancak hiçbir zaman tam yüksekliğe ulaşamazlar.Bilindiği gibi üçüncü azı dişleri 15 ile 25 yaşlar arasında sürebilirler.Gömülü üçüncü azılar ne tip sorunlara yol açabilir ?Gömülü üçüncü azıların çevresinde kist ve tümörler oluşabilir. Ardından diş çekilir ve açılmış olan dişeti dikilir.Bu operasyondan sonra hastanın dişhekimi tarafından önerilecek bazı ilaçları antibiyotik, ağrı kesici v.b alması gerekebilir. Genellikle 5. Günden sonra dikişler alınmaktadır. Sürme zamanı geldiği halde çeşitli nedenlerle ağızda yerini alamayan dişlere gömülü dişler denir. Üçüncü büyük azı dişleri yirmi yaş dişleri veya akıl dişleri olarak da bilinir , en sık rastlanan gömülü dişlerdendir.Üçüncü azı dişlerinin sürebilmesi için ağızda yer bulunmuyorsa ve kişi 25 yaşına geldiği halde halen sürmemişse, gömülü olarak değerlendirilirler.Öte yandan, kısmen sürmüş üçüncü azılar da ciddi bir enfeksiyon kaynağıdır. Bu tip dişler ağrının yanında dişeti problemleri ve apselere yol açabilirler. Ancak her üçüncü azı da bu problemlere neden olmayabilir.Sadece Antibiyotik kullansam olmaz mı?Antibiyotikler yanlızca kısa bir süre için rahatlama sağlayabilirler. Toplumumuzda bilinçsiz ve çok çeşitli antibiyotik kullanımı yaygın olduğundan, alınan antibiyotikler şikayetlere yol açan mikroorganizmalara her zaman etki etmeyebilir. Üstelik etkili olsalar bile, gerçek problemi ortadan kaldıramazlar. Diğer bir deyişle, antibiyotik alınsa da probleme yol açan diş hala ağızdadır.Çekim ne zaman gereklidir ?Üçüncü azı dişlerinin çekilmesi için mutlaka problem yaratmalarını beklemek yanlıştır. Dişhekiminizin de önermesi koşuluyla erken dönemde yapılacak üçüncü azı çekimlerinin ileride doğabilecek pek çok problemi önleyeceğini unutmayınız. Örneğin, gömülü üçüncü azılar, ikinci azı dişlerine zarar verebilirler. 16 yaşından önce yapılan çekimlerde iyileşme son derece hızlı olmaktadır. Daimi ikinci büyük azılar sürdükten sonra üçüncü büyük azıların alınması mümkündür. Bu da 11-12 yaş civarında gerçekleşir. Dişhekiminiz, bu dönemde alacağı röntgenler ile üçüncü azı dişlerinin sürmesi için yeterli yer olup olmayacağını tayin ederek çekim için gerekli öneride bulunacaktır.Eğer şikayetim yoksa ne yapmalıyım?Ağrı, şişme ve enfeksiyon şikayeti olan kişiler, üçüncü azılarını en kısa sürede çektirmelidirler. Ancak hiçbir şikayet söz konusu değilse, ileride oluşabilecek sorunları önlemek veya olası bir çapraşıklık riskini ortadan kaldırmak için bu dişlerin alınması yararlı olacaktır.
Ler Mais

DOKTOR KORKUSU

DOKTOR KORKUSU Aslında bu korkular bir bakıma kabul edilebilir korkulardır ve kişinin bu tür korkular içinde olmasında kendine göre haklı nedenleri de bulunabilir. Ancak her şeye rağmen, yaşantımızda her zaman için dişçiye gitme olasılığımızın bulunduğu ve hoşlanmadığımız bu gibi durumlarla karşılaşmak zorunda kalabileceğimiz gerçeği göz ardı edilmemeli ve hoşumuza gitmese de günün birinde bu duruma katlanmak zorunda kalabileceğimiz unutulmamalıdır. Hepimizin bildiği ve bize önerildiği gibi sağlıklı bir gülüş için en az altı ayda bir olmak üzere bir diş hekimine giderek ağzımızı ve dişlerimizi kontrol ettirmemiz gerekmektedir. Ağız ve diş sağlığımız için olduğu kadar diğer organlarımızın sağlığı için de gerekli olan bu durum, bazılarımız için büyük bir korku ve endişeye yol açmaktadır. Bu korku ve endişe; değil diş hekimine gitmek bu düşüncenin akla getirilmesiyle dahi yaşanabilmekte ve kişide panik hali yaratabilmektedir. Diş hekimine gidildiğinde yapılacak işlemlerin zihinsel olarak deneyimlenmesi dahi bu kişiler için son derece korkutucu olabilmektedir. Bu kişiler ve dişçi korkusu olan diğer kişilerin büyük çoğunluğu daha önce dişçi koltuğunda çeşitli kazalar geçiren ya da olumsuz deneyimler yaşayan kişilerdir. Bu nedenle aynı durumun yeniden yaşanabileceği endişesi, korkunun devamına neden olmakta ve kişilerin bu olayları hatırlamasıyla da korku hali ortaya çıkmaktadır.Yaşanan bu aksilikler ve olumsuzlukların yanında tedavi sırasında ve sonrasında ortaya çıkan ağrı ya da diğer çeşitli problemler dişçi korkusunun kaynağını oluşturabileceği gibi hiçbir deneyim yaşanmadan yalnızca başkaları tarafından anlatılan dişçi hikayeleri ve bu tür duyumlar ile de dişçi korkusu geliştiren kişiler bulunmaktadır. Bu durum kişilerin dişçiye gitmelerini engellediğinden ortaya çok daha ciddi diş sorunları çıkmakta ve giderek büyüyen sorunlar nedeniyle de dişçiye gitmek zorunda kalan kişiler daha uzun süre ve daha çok sayıda tedavi işlemlerine maruz kalmaktadır. Dişçi korkusu, psikolojik olarak dişçiye gitmekten korkma veya hoşlanmama ile dişçiye gitmeyi iğrenç bulma gibi mantıkdışı korkuları içerir. Bu korkular, dişçi koltuğunda geriye doğru yatırılma, ellerin veya diğer diş aletlerinin ağzın içine sokulması, özellikle de dişçilikte sıkça kullanılan delici aletin, iğne korkusu ve kullanılan aletlerin steril olmayacağı düşüncesiyle, HIV ve hepatit gibi bulaşıcı çeşitli hastalık ve mikropların kapılabileceği korkularından oluşabilir.Bu işlemlerin diş problemine bağlı olarak uzaması ve kişiye sıkıntı vermesi de dişçi korkusunu pekiştirmektedir.Hasta bu korkusundan dişçisine önceden söz edebilir ve korkularının kaynağı ile nedenleri konusunda doktoruyla konuşabilirse çok çeşitli nedenlerle ortaya çıkabilen ve çok çeşitli korkuları da içeren iğne korkusu, kan görme korkusu, ağrı duyma korkusu, hastalık ya da mikrop kapma korkusu vb. dişçi korkusunun üstesinden gelebilmek çoğunlukla mümkün olabilmektedir. Aksi halde yaşanan. korkular konusunda hastası ya da hasta yakınları tarafından önceden bilgilendirilmeyen doktorun bu durumu kendiliğinden anlaması beklenemeyeceğinden fobik hastaya bu anlamda yaklaşımında korkusu olmaya diğer hastalara göre hiçbir farklılık olmayacak ve hasta korkusuyla baş etmede zorluklar yaşayabilecektir. Üstelik bu korku hem paylaşılmadığı hem de bu konuda doktordan yardım alınmadığı için giderek şiddetlenebilecektir. Diş tedavisinden önce bu korkunun mutlaka yenilmesi ve paylaşılması gerekmektedir.Ayrıca psikoterapinin yanında hipnoz kullanılarak bu korkuların yenilmesinde yardımcı olunabilir. Bunun için diş hekimi ile diğer bazı alanlardaki doktorların ve psikoloğun işbirliği yapmaları gerekmektedir.Burada önemli olan, öncelikle hangi tekniğin hasta için uygun olduğuna karar verilmesi ve o tekniğin uygulamaya konulmasıdır. Hasta dişçi koltuğuna oturduktan sonra bu konuda yaşanacak kararsızlıklar hastanın ya da hekimin tedaviden vazgeçmesine yol açabilir ve hastaya gitmesi için izin verildiğinde de dişten kaynaklanan sorunlar daha da artabileceği gibi hasta daha sıklıkla diş hekimine gitmek zorunda kalabilir. Bu durumda hasta çok daha çeşitli işlemlerden geçmek durumunda kalabilir. Bu nedenle dişçi korkusu ya da dişçiye gitme korkusu mutlaka yenilmelidir.Bazı durumlarda hastanın dişçi korkusu tedavi sırasında ortaya çıkabilir ve dolayısıyla bu korku ancak tedavi başladığında fark edilebilir. Bu geciken fark etmenin hastanın tedavisi konusunda çeşitli alternatiflerin araştırılmasında ve geliştirilmesinde de gecikmelere yol açabileceği unutulmamalıdır.Hemen hemen tüm diş hekimleri dişçi korkusu yaşayan hastalarla çalışmak durumunda kalmışlar ya da kalacaklardır. Aynı şekilde siz ya da bir yakınınız bu korkuyu halen taşıyor olabilir ya da günün birinde bu korkuyla siz ya da bir yakınınız karşılaşabilirsiniz. Böyle durumlarda atılması gereken ilk adım diş hekiminden randevu alınırken bu korkudan söz edilmesidir. Bu adım alınacak randevu saatinin en uygun bir zaman için ayarlanmasını sağlayacak dolayısıyla randevu hem doktor hem de hasta için daha uygun bir hale getirilebilecektir. ikinci olarak yapılması gereken, hastanın korkuları konusunda hekimiyle açık bir şekilde konuşmasıdır. Hasta, diş hekiminden neden korkuyor ve bu konuda neler yapılabilir? Korku ve kaynakları konusunda doktorla hastanın konuşması ve bu anlamda alınacak önlemlerin yanı sıra yapılabilecek değişiklikler konusunda ortak kararlar alınması korkunun yenilmesinde önemli yararlar sağlayacaktır. Ayrıca unutulmaması gereken. bir başka konu da dişçi korkusu olan hastaların daha önceden tanıdıkları ve iyi bir iletişim kurdukları doktorları tercih etmeleridir. Tanıdık bir doktorla çalışmak yabancı bir doktorla çalışmaya göre daha rahatlatıcı ve gerilimi azaltıcıdır.Diğer yandan, özel olarak dişçi korkusu olan hastalarla çalışan diş hekimlerinin bulunduğu da bilinmelidir. Bu alanda çalışan ve deneyimi olan diş hekimlerinin seçilmesi hasta açısından kolaylıklar sağlayabileceği gibi diş hekimi açısından da kolaylık sağlayacaktır. Bunun için önceden bir araştırma yapılabilir. Dişçi korkusu çok sık yaşanılan ve pek çok kişinin başına gelen bir durum olduğundan bu alanda çalışan kişilere ulaşmak çok da zor olmayacaktır. Diğer yandan bazı diş doktorlarının dişçi korkusu olan hastalarla çalışmak istemedikleri de bilinen bir gerçektir. Bu nedenle randevu alınırken dişçi korkusundan mutlaka söz edilmelidir.Dişçi korkusunda göreceli olarak diğerlerine göre sonuçlandırılması daha kolay olan bazı korkular vardır. Bu korkular belirlendikten sonra bazı önlemler alınabilir ve korku ortadan kaldırılabilir. Örneğin; diş hekimliğinde kullanılan delici aletin çıkardığı sesten rahatsızlık duyanlar için tedavi sırasında walkman kullanılması önerilebilir. Bu yolla aletin çıkardığı ses müzik sesiyle bastırılacağı için korku nedeni ortadan kaldırılmış olur.Pis kokular ve yabancı kokular nedeniyle oluşan korkuları gidermede arama terapi uygulanabilir.Diğer yandan Diş hekimi ya da asistanının hastaya yumuşak bir biçimde teması, sıcak ve içten tavrının yanı sıra sakinleştirici konuşmaları. da duyulan gerginliği gidermede yardımcı olabileceği gibi duyulacak ağrıyı hafifletmede de yardımcı olabilir. Bazı durumlarda ise meditasyon denenebilir.Yine çok heyecanlı kişiler için çeşitli relaksasyon yöntemleri kullanılabilir ve hastaya gevşeme eksersizleri öğretilebilir.Diş hekimi tarafından hastaya tedavi sırasında yapılacak olan işlemler.adım adım anlatılabilir ve ağrı duyulduğunda hastanın elini kaldırılarak haber verilmesi istenebilir. Böylece hastaya işlemin ağrı duyulduğu anda kesilebileceği garantisi verilerek korku azaltılabilir.Bazı insanların ise daha ciddi korkuları olabilir. Bu durumlarda oral veya damardan sakinleştiriciler verilmesi gerekebileceği gibi bazen genel anestezi dahi gerekli olabilir.
Ler Mais

ÇÜRÜKLER

ÇÜRÜKLER Bebek beslenmesinde en önemli besin olan anne sütü ya da inek sütü doğal olarak şeker içerir. Gece yatmadan önce yada uyku sırasında bebek anne sütü ya da biberon emerse süt ağızda birikerek mikropların dişleri çürütmesi için elverişli bir ortam oluşturur. Bu nedenle özellikle gece beslenmesi sonrası dişlerin temizliğine özen gösterilmelidir.Biberon çürüğünden korunmak için ne yapmak gerekir?Bebeklerde meydana gelen çürüklerin tedavisi çok güç olduğundan, koruyucu önlemlerin erken dönemde alınması gerekir.Bunlar nelerdir?* Bebeğinizin gece ağzında biberonla uyuma alışkanlığını önleyin.Biberon emmediği halde bebeğimin dişleri çürüdü neden olabilir?Biberonun yanı sıra emziklerin ağlayan bebekleri susturmak amacıyla bal, pekmez, reçel gibi tatlandırıcılara batırılarak verilmesi de biberon çürüklerinin başka bir nedenidir. Bunun yanı sıra, dişler sürdükten sonra oyalanmak amacıyla bebeğin eline verilen karbohidratlı-şekerli gıdalar da diş çürüklerine neden olur. Çocuğu bu tür gıdaların yerine elma, havuç gibi besin değeri yüksek; diş temizliğine yardımcı gıdalara yönlendirmek gerekir. Beslendikten sonra uyutmaya çalışın.* Biberondaki süte şeker, bal pekmez gibi tatlandırıcılar ilave etmeyin.* Bebek beslendikten sonra mutlaka su içirin.* İlk dişlerin sürmeye başlamasıyla gece ve sabah beslenmeleri sonrası temiz, ıslak bir tülbent ile dişlerini silerek temizleyin.Biberon çürüğünün önemi nedir?Biberon çürüğü görülen dişler tedavi edilmezse ağrı yapar ve iltihaplanır. İltihaplı ya da ağrıyan dişler bebeğin huzursuzlanmasına ve beslenme düzeninin bozulmasına neden olur. İltihap alttan gelecek kalıcı dişler de etkileyip şekillerinin bozuk olmasına yol açar. Bu dişler çekilmek zorunda kalırsa çocukta konuşma problemleri ortaya çıkabilir.Bebeğimin dişleri sürer sürmez çürüdü. Nedeni ne olabilir?Bebeklerde bazen dişlerin üzerinde sürer sürmez kahverengi lekeler oluştuğu ya da bu dişlerin kırılıp döküldüğü gözlenir.Aslında bu lekeler diş çürükleridir ve dişler de çürük nedeniyle kırılır. Bu kadar erken bir dönemde çürük oluşmasının nedeni de biberon çürüğü adı verilen çürüklerdir.
Ler Mais

DİŞLER

DİŞLER Bu durumda mutlaka uzman bir dişhekiminin ortodontist müdahalesi gerekir.2Dişlerdeki çapraşıklığın bir diğer nedeni de süt dişlerin normal değişme zamanı gelmeden çekilmesidir. Nasıl olsa yerine yenisi gelecek düşüncesiyle tedavi edilebilir düzeydeki süt dişlerinin çekimi son derece hatalıdır. Çünkü bu dişler altlarından gelecek kalıcı dişlerin yerini koruyarak çapraşıklıkları önlerler. Dişlerdeki çapraşıklıklar her zaman tedavi edilebilir mi?Çapraşık dişler her yaşta değişik tedavi yöntemleriyle ortodontistler tarafından tedavi edilebilmektedir. Ancak bu tür tedaviler oldukça pahalıdır. Bu nedenle çürüyen süt dişlerinin çekiminden çok tedavisi yoluna gitmek daha da önemlisi iyi bir ağız bakımıyla dişleri sağlıklı olarak ağızda tutmak en doğru yöntem olacaktır. Dişlerdeki çapraşıklıkların nedenleri nelerdir?* Dişlerdeki çapraşıklıklar sadece estetik sorun mu yaratır?*Dişlerdeki çapraşıkların nedenleri ve alınması gereken önlemler kısaca şöyledir;Çapraşık Diş Yapısı Örneği1Genetik olarak çocukta çene boyutuyla dişlerin genişlikleri arasında uyumsuzluk olması ya da çenelerin gelişmesini olumsuz yönde etkileyen solunum yolu problemleri gibi faktörlerin bulunmasıdır. Çocuğunuzun burun yollarındaki solunumu engelleyen faktörler öncelikle üst çenenin daha sonrada alt çenenin normal büyümesini etkileyerek dişlerin düzgün sıralanmasına engel olurlar. Dişlerdeki çapraşıklıklar her zaman tedavi edilebilir mi?Dişlerdeki çapraşıklıkların nedenleri nelerdir?Çocukluk döneminde süt dişlerin değişip,kalıcı dişlerin gelmeye başlamasıyla pekçok çocukta çapraşıklıklar gözlenir.Çocuğumun dişleri eğri geldi sözleriyle anne babalar büyük bir endişeyle dişhekimine başvururlar. Bu durumun en büyük nedeni kalıtımdır. Ancak zamanında alınmayan bazı önlemler de çapraşıklara yol açmaktadır.Bir süt dişi zamanından önce çekilirse yandaki dişler çekilen dişin boşluğına doğru kayar. Alttan gelecek kalıcı dişin süreceği yeri kapatır,kalıcı diş bulabildiği boşluktan sürmeye çalışır yada gömülü kalır. Her iki durumda da diş sisteminin dengesi bozulur ve çapraşıklıklar gözlenir.3Süt dişlerini ara yüzlerinde görülen çürükler zamanında tedavi edilmezse yandaki dişler çürüyen, kayıp diş dokusu kadar boşluğa kayar. Çapraşıklıkların bir diğer nedeni de budur.İşte bu nedenlerden dolayı süt dişlerinde görülen çürüklerin tedavisi son derece önemlidir.Dişlerdeki çapraşıklıklar sadece estetik sorun mu yaratır?Dişlerin düzgün sıralanması sadece estetik açıdan önemli değildir. Dişlerdeki çapraşıklıklar bu bölgelerin temizlenmesi güç olacağından çürüklere,dişeti hastalıklarına ve eklem ağrılarına neden olurlar.
Ler Mais

AĞIZ KANSERİ

AĞIZ KANSERİ Ağız kanserlerinin nedenleri nelerdir?Ağız kanserlerinin kesin nedeni tam olarak bilinmez. Bununla beraber, tütün ürünleri, alkol ve bazı besinlerdeki karsinojen maddeler ve fazla güneş ışığına maruz kalınması gibi faktörlerin ağız kanseri riskini arttırdığı bulunmuştur. Genetik yatkınlık ta ağız kanserleri için risk faktörleri arasındadır.Ağız kanserlerinin muhtemel belirtileri;# Ağız içinde veya etrafında beyaz veya kırmızı renkli alanlar# Ağız içinde hassas, tahriş olmuş, kabarık veya kalınlaşmış alanların olması# Ağızda veya boğazda tekrarlayan kanamalar# Seste boğukluk veya boğazda yutulamayan cisim hissi# Çiğneme ve yutma güçlüğü# Dil ve çene hareketlerinde zorlanma# Ağız kanserlerinin sıklığı ve ciddiyeti Ağız kanserlerinin çoğunluğu 45 yaşın üzerinde ortaya çıkar ve erkeklerde oluşma olasılığı kadınlara oranla 2 kat fazladır. Bu nedenle düzenli dişhekimine gidilmesi son derece önemlidir.Ağız kanseri riskinin azaltılması;# Sigara, sigar, pipo gibi tütün ürünlerinin kullanmayınız, tütün çiğnemeyiniz# Alkol kullanıyorsanız, aşırıya kaçmayınız# Hem alkol hem de tütün ürünlerini kullanan kişilerde ağız kanseri riski alkol ve tütün ürünlerini kullanmayan kişilere göre 15 kat artmıştır# Meyva ve sebzeden zengin diyetle besleniniz araştırmalar bu tür diyetin ağız kanseri riskini azaltabileceğini ileri sürmektedir Ağız kanserlerinin oluştuğu bölgeler sıklıkla; dil, ağız tabanı, dil köküne yakın yumuşak damak alanları, dudaklar ve dişetleridir. Ağız kanserleri erken dönemde teşhis edilerek tedavi sağlanmazsa yayılarak sürekli ağrı, fonksiyon kaybı, tedavi sonrası düzeltilmesi mümkün olmayan yüz ve ağız deformiteleri, hatta ölümlere neden olabilir. Dişhekimine düzenli aralıklarla gidilmesi ağız kanserlerinin erken dönemde yakalanması açısından da önemlidir. Dil veya ağızın diğer bölgelerinde his kaybı, uyuşukluk# Alt veya üst çenede meydana gelen şişlikler ve bunun sonucu mevcut protez uyumunun bozulması# Ağız kanseri lezyonları başlangıç döneminde ağrısızdır, kanser ilerleyerek sağlıklı ağız dokularında harabiyet oluşturdukça ağrı şikayeti de başlar. Kişinin kendinin ağız kanserini farketmesi güç olabilir.
Ler Mais

PROTEZ

PROTEZ Böylelikle büyük oranda kaybedilen ağız sağlığı düzeltilirken toplum içinde eksik ya da harap olmuş dişlerle yaşamak zorunda kalan bireylerin psikolojik açıdan da desteklenmesi sağlanır. Çünkü bu şekilde yaşamlarını bir süre de olsa sürdürmek zorunda kalan bireyler, öncelikle gülmeyi unuturlar.Bu da fonksiyonel bozuklukların yanı sıra, insanlarda kendine güven duygusunun zedelenmesine neden olur. Bu tip hastalara yapılan çeşitli protezlerle insanların yaşam kalitesinin yükseltilmesi amaçlanır Dişhekimliğinde son dönemdeki gelişmeler bu yapıların son derece doğal görünmesini sağlayabilmektedir.Dişlerin kaybedilmesi sonucunda yapılan protezler genel anlamda iki türlüdür:1. Ağızda kalan dişlerin üzerine yapılan ve hasta tarafından çıkartılamayan kron , köprü gibi SABİT PROTEZLER2. Hasta tarafından istenildiği zaman takılıp çıkartılabilen HAREKETLİ PROTEZLEREstetik, Protezlerle Düzeltilebilir mi?Eğer gülerken dişlerin görünümü insanları sürekli mutsuz kılıyorsa, o kişinin bir dişhekimine başvurmasında yarar vardır. nedenle psikolojik olarak zarar gören insanlar yapılacak çeşitli protezler yardımıyla kurtulabilirler.İmplant Nedir?İmplantlar, dişlerini kaybeden hastaların çene kemiği içine operasyonla yerleştirilen saf titanyum ya da titanyum alaşımlarından yapılmış metal yapılardır. Bunlar, hastaların kaybedilen dişleri yerine kullanılarak üzerlerine yapılan protezlerle daha önce anlatılan amaçlara erişilmeye çalışılır.nedenle psikolojik olarak zarar gören insanlar yapılacak çeşitli protezler yardımıyla kurtulabilirler..Harap Olmuş Dişler Nasıl Korunur?Yıllar boyunca insanların yemek yeme, çiğneme, yutkunma ve geceleri bazı nedenlerle diş gıcırdatmaları sonucunda, dişler farklı oranlarda aşınırlar. Ayrıca çürükler ve kaza sonucunda dişlerin bazı bölümlerinde kırılmalar oluşur. Bu gibi durumlarda, kron adı verilen protezler ile dişlerin kaybolan yapıları, tekrar yerine konur. Bu kronlar porselen, akril ya da dişhekimliği için özel olarak üretilmiş olan metal alaşımları kullanılarak yapılır.İmplant Nedir?İmplantlar, dişlerini kaybeden hastaların çene kemiği içine operasyonla yerleştirilen saf titanyum ya da titanyum alaşımlarından yapılmış metal yapılardır. Bunlar, hastaların kaybedilen dişleri yerine kullanılarak üzerlerine yapılan protezlerle daha önce anlatılan amaçlara erişilmeye çalışılır.
Ler Mais

DİŞ ETİ VE ÖNERİLER

DİŞ ETİ VE ÖNERİLER Başlangıç Periodontal Tedavi Sonrası Öneriler:Bilindiği gibi, komplike olmayan, basit gingivitis interdental ve marjinal dişetini etkileyen en yaygın dişeti hastalığıdır. Basit gingivitis tedavisinde; dikkatli bir muayene yapılarak diş plağı, diştaşı, besin birikimi food impaction, taşkın veya bozuk konturlu restorasyonlar, irritasyon oluşturan hareketli protezler ve cep derinlikleri değerlendirilmelidir.Basit gingivitis tedavisi tek seansta bitirilmemeli ve sırasıyla şu aşamaları içermelidir.1. Komplike olmayan gingivitis tedavisi plak kontrolünün öneminin hastaya anlatılması ve öğretilmesi ile başlamalıdır.2. Dişler plak, diştaşı, boya gibi tüm eklentilerden arındırılmalı ve iyi bir polisaj işlemi yapılmalıdır. Polisaj, gingivitisin tekrarını önleyici önemli bir faktördür.Kanama marjinal dişetinden geliyorsa, yeni oluşan plak bu kanamanın nedenidir ve plağın eliminasyonu problemi çözer. Kanama eğer cep tabanından geliyorsa kök yüzeyi tam olarak temizlenememiş ve kalan eklentiler, plak nedeni ile biyolojik olarak uygun nitelik kazandırılamamıştır. Kanamanın tam olarak eliminasyonu için bu eklentiler tamamen temizlenmelidir.3. Diştaşı temizliği dişlere zarar verebilecek veya tehlikeli bir işlem değildir.4. Diştaşı temizliği yapıldıktan sonra dişlerde hassasiyet olabilir, bu durum normaldir. Diştaşı temizliği sonrası önceden diştaşı ile örtülü yüzey açığa çıkar ve açığa çıkan bu yüzeyde soğuk ve sıcağa karşı duyarlılık olur. Bu duyarlılığın üç-dört günde geçmesi beklenir. Önemli olan, hastanın dişlerindeki duyarlılık nedeni ile etkin fırçalama ve ağız bakım işlemlerini ihmal etmemesidir. Gingivitisin başlamasında ve diştaşı oluşumunun başlangıç aşamasında en önemli faktör olan bakteriyel plak polisaj yapılmamış pürüzlü yüzeylerde cok daha çabuk birikir.3. Hasta kontrole geldiğinde dişeti gözlenir ve plak elininasyonunun etkinliği değerlendirilir. İltihabın hala mevcut olduğu alanlarda diştaşı ve plak eliminasyonu tam olarak başarılamamış olabilir. Tekrar temizlik işlemi yapılır, hasta plak eliminasyonu konusunda yeniden motive edilir. Tedavinin başarısı veya aşağıda sıralanan başarısızlık nedenlerinin değerlendirilmesi için hasta mutlaka kontrole çağırılmalıdır.Gingivitis tedavisinde başarısızlık nedenleri:* Özellikle mine-sement birleşiminin apikalinde kalan alanlardaki minik diştaşı partikülleri tam olarak elimine edilmemişse,* Birikimler temizlendikten sonra iyi bir polisaj yapılmamışsa,* Dişler üzerindeki eklentiler temizlenmiş ancak, irritasyonun primer nedeni elimine edilmemişse,* Hasta etkin bir plak kontrolü yapamamışsa.Dişeti kanamasının başta gelen nedenlerinden biridir. Tedavisindeki başarısızlık yıkımın daha derin periodontal dokulara ilerlemesine ve erken diş kayıplarına neden olabilir. Diş plağını ve plak birikimini artıran ve/veya uzaklaştırılmasını engelleyen faktörlerin eliminasyonu başlangıç tedavi girişiminin ana hedefi olmalıdır.Tüm bu tedavi sırasında hastaya verilmesi gereken bilgiler ve öneriler:1. Periodontal hastalıklar dişeti iltihabı ile başlar ve dişeti iltihabının en önemli etkeni diş plağıdır. Diş plağının kalsifiye olması ile diştaşı oluşur. Diştaşı pürüzlü bir yüzeye sahiptir ve üzeri daima kalsifiye olmamış plak ile örtülüdür. Böylece diştaşı, plak için uygun bir yuva oluşturarak iltihabın sürmesine ve şiddetlenmesine neden olur. Bu nedenle oluşmuş diştaşları mutlaka hekim tarafından temizlenmelidir. Temizlenmiş bir ağızda diştaşının yeniden oluşumu etkin bir ağız bakımı ile engellenebilir.2. Hasta tedavi sonrası olası kanama konusunda uyarılmalıdır ve kontrole geldiğinde bu kanama alanları ve tipi değerlendirilmelidir.
Ler Mais

DİŞ BAKIMLARI

DİŞ BAKIMLARI Öğünler arasında yenilen şekerli ve nişastalı gıdaların diş ve dişeti hastalıklarına yol açtığını söyleyen Dülger, Çikolata, cips, bisküvi, gofret, mısır, simit, kek gibi atıştırmaya yönelik tüm gıdalar, çürük oluşumunu artırıyor. Bunları tükettikten sonra ekstra ağız ve diş bakımı yapılmalı dedi. Dülger, diş fırçalamanın yanı sıra diş ipi, dil fırçası, ağız gargarası ve ağız duşunun da diş sağlığı için olmazsa olmazlar arasında yer aldığı vurguladı. Oktay Dülger, en az altı ayda bir diş hekimi kontrolünün şart olduğunu söyledi.Nişastalı ve şekerli gıdalardan hayat boyu uzak durmanın mümkün olmadığını söyleyen uzmanlar, diş bakımının yeme düzenine göre yapılmasını öneriyor.Çikolata, cips, bisküvi, gofret, mısır, simit, kek gibi atıştırmaya yönelik gıdaların çürük oluşumunu artırıyor.Dülger şöyle devam etti:Nişasta ağız içinde şeker haline gelir, şeker ise diş yüzeylerinde çürük yapan asite dönüşerek diş dokularını eritir. 15 dakikada gözle görülür şekilde çürük oluşabiliyor. Nişastalı, şekerli gıdalardan hayat boyu uzak durmak mümkün değil. Bu nedenle diş bakımını yeme düzenine göre yapmalıyız. İsviçre, çikolatanın en fazla tüketildiği ülkelerden biri olmasına rağmen, koruyucu diş hekimliğinde gelişmiş bir ülke olması nedeniyle diş çürüğü oranının da oldukça düşük olduğu bir ülkedir. Bu nedenle bu tür gıdalar tüketildikten sonra ekstra ağız ve diş bakımı yapılması gerekiyor. Diş Dostu Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Diş Hekimi Oktay Dülger diş çürüğünün, doğru beslenme, doğru diş fırçalama ve düzenli diş hekimi kontrolüyle önlenebilen bir hastalık olduğunu söyledi. Araştırmaların yalnızca günde üç defa diş fırçalamanın, diş çürüklerini önlemede yeterli olmadığını gösterdiğini ifade eden Oktay Dülger, sağlıklı dişler için ekstra bakım gerektiren durumlar bulunduğunu belirtti.
Ler Mais

DİŞ HASTALIKLARI

DİŞ HASTALIKLARI Topikal flor uygulamasıyla çocuğun daimi dişlerini güçlendirebilir, küçük ve büyük azı dişlerine uygulanan fissür örtücü denilen izolasyon dolgusuyla çürümeyi engelleyebiliriz. Geçici olduğu için pek fazla önemsenmeyen süt dişlerinin sağlığı çok önemlidir. Süt dişlerindeki çürükler, hem ağrıya sebep olmakta hem de daimi dişlere zarar vermektedir. Erken süt dişi kaybı, çocukların daimi dişlerinin çapraşık olmasının en önemli sebeplerinden biridir.Periodontoloji:Dişeti hastalıklarının tedavisi amacı ile diştaşlarının temizlenmesi, cerrahi tekniklerle hastalığın tedavisi....Periodontal hastalıklar dişeti ve dişleri çevreleyen destek dokuları etkileyen iltihabi hastalıklardır. Dişeti hastalığının en önemli sebebi bakteri plağıdır. Hergün düzenli ve yeterli fırçalama yapılmazsa, tükrük içinde bulunan kalsiyum, bakteri plağıyla birleşip sertleşerek dişler üzerine yapışır ve diştaşı tartar dediğimiz yapıya dönüşür. Plaktaki bakteriler tarafından üretilen zararlı maddeler dişetlerinde iltihaba yol açar. Dişeti hastalığının bu erken dönemine gingivitis denir. Bu dönemde dişetleri kırmızıdır,kanamalıdır ve hacim olarak büyümüştür.Bu hastalık tablosunun ilk sinyallerini fark eden hasta hemen hekime başvurursa bu aşamada yapılacak diştaşı temizliğiyle dişetlerinin tedavisinde yüksek başarı sağlanır. Belirtilerin ihmal edilmesi durumunda hastalık ilerler, dişetindeki iltihap çene kemiğine ulaşır ve erimesine neden olur. Bu durumda cerrahi tedaviler gerkebilir. Dişeti iltihabının neden olduğu diş kayıpları, çürüklerin neden olduğu diş kayıplarından daha fazladır. Periodontal problemlerin önlenmesinde en önemli görev kişinin kendisine düşmektedir.Günlük ağız bakım işlemleri diş fırçalama ve diş ipi kullanma diştaşı oluşumunu en alt düzeye indirebilir, ancak tamamen önleyemeyebilir. Dişler sabah akşam 2 dakika süreyle fırçalanmalı ve düzenli olarak diş hekimi tarafından kontrol edilip temizlenmelidir.Konservatif Tedavi:Çürük tedavileri, amalgam ve estetik dolgular...Ağızda bulunan bakterilerden oluşan bakteri plağı, şekerli ve karbonhidratlı yiyeceklerin ağızda kalan artıklarından asit oluşturur. Bu asitler dişlerin mineral dokusunu çözerek dişin minesinin bozulmasına ve sonuçta da diş çürüğünün başlamasına neden olurlar. Konservatif tedavi, çürüklerin erken dönemde tedavilerinin yapılarak ilerlemelerinin durdurulmasını ve oluşan diş maddesi kayıplarının estetik, fonksiyonel ve ağız dokularına uyumlu bir şekilde tedavi edilmesini amaçlar.Endodontik Tedavi:Kanal tedavileri...Dişin sert dokusunun içinde, kökün en ucundan giren kan damarları ve sinirlerin pulpa bulunduğu dişe hayat veren küçük bir odacık vardır. Dişlerin büyümesini ve sürmesini sağlayan bu yapı, çürüme meydana geldiğinde alarm görevi de görmektedir. Erken safhada tedavi edilmeyen diş çürükleri ilerleyerek pulpaya ulaşır ve burada iltihabi değişimlere neden olarak şiddetli ağrılar oluşturur. Daha sonraki aşamada bakterilerin salgıladığı asitler pulpayı öldürür. Böylelikle ortaya çıkan toksinler zehirler kök ucundan sızarak çene kemiğine yayılır. Çene kemiğinde oluşan iltihap dişin kaybına, çevre dokularının da harabiyetine neden olur. Bu safhaya gelmeden önce dişi ve çevre dokuları koprumak için hastalıklı pulpa dokusunun alınmasıyla diş kurtarılabilir. Pulpa dokusu anestezi altında temizlendikten sonra, kanallar genişletilip dezenfekte edilir. Tüm bu işlemlerden sonra pulpa odasının içi özel maddelerle kök ucuna kadar doldurulur. Sanıldığının aksine bu işlemler ağrısız gerçekleşmekte ve tedavi edilen diş uzun yıllar ağızda kalmaktadır.Cerrahi:Diş çekimleri, komplikasyonlu ve gömük diş çekimleri, kist operasyonları, rezeksiyon, vb. cerrahi operasyonlar...Gömük 20 yaş dişleri: Bu dişler akıl dişleri olarak da adlandırılır ve tam ya da yarım gömülü kaldığında iltihaplanmaya ya da bir kiste sebep olabilir. Ya da diğer dişleri öne doğru iterek dişlerde çapraşıklıklara yol açabilir. Agız ve diş sağlığı, genel sağlığımızın çok önemli bir parçasıdır. Düzenli yapılan çürük kontrolleri ve diştaşı temizliği, oluşabilecek sorunların erken teşhisini ve dişlerin ağızda uzun vadede sağlıklı kalmasını sağlayacaktır.Pedodonti:Çocuklarda çürük önleyici izolasyon dolguları fissür sealant, flor uygulamaları, oluşabilecek ortodontik problemlerin erken teşhisi ve önlenmesi...Çocuklarda diş fırçalama alışkanlığının kazandırılması ve beslenme şeklinin düzenlenmesinin yanısıra, düzenli diş hekimi kontrolleri yapılmalıdır.Uzun süre hiç belirti vermezken, aniden şiddetli ağrılara, çenelerde kitlenmeye ya da yüzde şişmeye sebep olabilir. Bu dişler kontrol edilmeli ve gerekli ise çekilmelidir. Çekim küçük bir operasyonla gerçekleştirilir.Protez:Kuron ve köprü protezleri, total tam ve iskelet kancalı protezler, Hassas tutuculu protezler...Protez; eksik bir organı yerine koyma anlamı taşımaktadır. Dişlerin ve çevre dokuların çeşitli sebeplerle madde kaybına uğradığı ya da tamamen kaybedildiği durumlarda, hastaya kaybolan fonksiyonlarını geri kazandırmak ve bozulan estetik görünümü düzeltmek, protezin amacıdır.Eksik bir diş diğer dişler için ciddi bir tehlikedir. Estetiği bozduğu tartışılmazdır, ancak daha önemlisi, dişin kaybından kısa bir süre sonra boşluğu sınırlayan dişler doğal olarak boşluğa doğru eğilir. Ayrıca karşı çenedeki boşluğa denk gelen dişler üzerindeki basıncın ortadan kalkması, zamanla onların boşluğa doğru uzamasına ve hatta dökülmesine sebep olur. Sadece komşu dişler değil, diğer dişler de bu konumdan etkilenir ve çene eklemi, baş ve kas ağrıları ortaya çıkabilir. Kısacası boşluk ne kadar kısa sürede kapatılırsa o kadar iyidir.Protezler genel olarak iki türlüdür:Ağızda kalan dişlerin üzerine yapılan dişler küçültülerek ve hasta tarafından çıkarılamayan kuron, köprü gibi sabit protezlerHasta tarafından takıp çıkarılan hareketli protezler tam ve yarım protezler gibiTam protezler, hastanın ağzında hiç diş bulunmadığı zaman yapılan protezlerdir.Yarım protezler, hastanın mevcut dişlerine kroşe dediğimiz kancalarla tutturulur. Ya da estetik olması için ağızdaki dişler kaplanarak onlara yerleştirilen çıt çıt, sürgü gibi hassas tutucular kullanılarak yapılır.Ortodonti:Diş çapraşıklıklarının ve çene anomalilerinin düzeltilmesi...Kalıtım, gelişim yetersizliği, çeşitli yanlış alışkanlıklar parmak emme, biberon ve yalancı meme gibi faktörler sebebiyle oluşan bozuklukların tedavisi ortodontinin konusudur. Sadece dişlerde çapraşıklık varsa, yaş faktörü önemli değildir. Her yaşta dişlerin düzeltilmesi mümkündür. Ancak kişinin kemik yapısıyla ilgili iskeletsel bir problem söz konusu ise, tedavisi ergenlik çağına kadar yapılır.Dental Implantlar:Diş implantları, kaybedilen dişlerin yerine çene kemiği içine yerleştirilen ve kemik ile kaynaşarak doğal diş kökü görevini gören metal yapılardır. Bu metal yapılar doku dostu olan titanyumdan yapılır ve hiçbir yan etkisi yoktur. Tek diş kayıplarında boşluğun doldurulması için yandaki dişleri küçültüp 3üye köprü yapmak yerine, diğer dişlere dokunulmadan boşluğa implant yerleştirilir ve üzeri 1üye kuronla kaplanabilir..Azı dişlerinin kayıplarında, takıp çıkartılan protez kullanmak yerine bu bölgeye uygun sayıda implant yerleştirilerek sabit köprü yapılabilir... Dişsiz ağızlarda, özellikle alt protezi ağızda durmayan kişilerde meydana gelen çiğneme, konuşma ve psikolojik bozuklukların giderilmesi için de implant uygulanır. Iki seçenek vardır: Ya ağıza yeterli sayıda 6-8 implant yerleştirilip sabit köprü yapılır, ya da çenenin ön bölgesine 2-4 implant yerleştirilerek protezin daha stabil oması sağlanır. Implant uygulaması için öncelikle bir çene filmi çekilir ve uygulama için yeterli kemik olup olmadığı incelenir. Uygun şartlar varsa implant yetişkin her insana yapılabilir ve başarı şansı çok yüksektir.Estetik Diş Hekimliği:Ayrık dişlerin kapatılması, gülme sırasında görünen dişetinin uzunluğunun ayarlanması, koyu renkli dişlerin renklerinin açılması, kısacası estetiği olabildiğinin en iyisine ulaştıracak uygulamalar, estetik diş hekimliğinin konusudur. Bu bağlamda porselen laminate, empress, estetik kozmetik dolgular, diş beyazlatmableaching gibi uygulamalar yapılmaktadır.Hasta bu kalıbın içersine ilacı yerleştirerek dişlerin üzerine takar en az 6-8 saat ve tercihen uykuda. Işlem dişin rengine bağlı olarak 1-4 hafta içinde biter.Office bleaching denilen, muayenehanede hekim tarafından yapılan ağartmadır. Hekim ilacı dişler üzerine uygular, ışık kaynağı kullanılarak dişlerin beyazlaması sağlanır.Yine dişlerin durumuna göre bir veya birkaç seansta dişler beyazlar.Diş beyazlatma Bleaching:Diş beyazlatma, dişlerin yapısındaki renklenmeleri ortadan kaldıran bir işlemdir. Diş renklenmelerinin çeşitli sebepleri olabilir. En yaygın nedenleri; kahve , çay, kola ve sigara gibi leke yapıcı maddelerin kullanılması, travma, yaşlılık, tetrasiklin renkleşmesi, eski kaplamalar, sinir dejenerasyonu vb. gibi nedenlerdir. Diş beyazlatma işlemi uygun şekilde ve diş hekimi kontrolünde yapıldığında diş ve dişetlerine zararsızdır.Ancak tedavi sırasında dişlerde hassasiyet özellikle soğukta, dişetlerinde kızarma ve hassasiyet meydana gelebilmektedir. Fakat bu geçicidir ve tedavinin bitimiyle birlikte, birkaç gün içinde bu şikayetler ortadan kalkmaktadır. Ağartma işlemi için iki yöntem vardır:Ev ağartması home bleaching denilen yöntemde, hekim ağızdan ölçü alır, bunlara uygun kalıplar hazırlanır.
Ler Mais

DİŞLERDEKİ ÇÜRÜKLER

DİŞLERDEKİ ÇÜRÜKLER Çürük oluşumunu engellemek için ilk yapılması gereken şey, düzenli diş fırçalama ve diş ipi ile diş aralarının temizlenmesidir.Küçük çocuklarda büyük azı dişlerinin çiğneyici yüzeyinde oluşabilecek çürükleri oluşmadan önlemek amacıyla Fissür Örtücü Fıssur Sealant denilen özel koruyucularla örtülerek korumaya almak mümkündür.Çürük eğer erken dönemde tesbit edilirse,küçük bir dolgu ile ortadan kaldırılabilir. Diş çürüğünün ilk belirtisi ,çiğneyici yüzeydeki çukurculardan ve dişlerin birbirine bakan yüzeylerinden başlar. Belirtiler ortadan kaldırılmadığı takdirde çürük diş sinirine yavaş yavaş ilerleyerek ulaşır.Diş çürüğü, çoğu kez bu yüzeylerde gıda birikimi ve ağız ortamında bulunan mikroplar sonucu oluşurDiş çürüğüne sebep olan faktörler karbonhidratlar, şekerler ağızdaki mikroplar, bunların enzimleri ve diş yüzeyinin anatomik yapısıdır.Ancak çürük ilerlemiş ve dişin sinirine ulaşmışsa, bu durumda kanal tedavisi yapılması zorunluluğu ortaya çıkar.Bazı durumlarda ihmal edilen çürük, diş kökünün etrafında iltihaplanmalara yol açabilir,bu da tedavinin uzamasına neden olur, hatta dişin kaybı bile söz konusu olabilir.Altı aylık rutin kontrollerin çürüğün başlangıç aşamasında yakalanması açısından çok önemli olduğu unutulmamalı ve bu kontroller alışkanlık haline getirilmelidir.
Ler Mais

TATİLLERDE ÇOCUKLARIN GENEL SAĞLIKLARI

TATİLLERDE ÇOCUKLARIN GENEL SAĞLIKLARI Özellikle çalışan anne ve babaların izin dönemlerini çocuklarının tatil döneminde kullanması sınırlı aile içi etkileşimi artıracaktır. Aile üyelerinin hep birlikte geçireceği bu tatil dönemlerinin iletişim, çocuklarına model olma, onları tanıma ve gelişimlerini görebilme açısından da yararları olacaktır. Ozon tabakasında meydana gelen olumsuz değişikliklerle birlikte güneşin zararlı etkileri; şapka kullanma, güneş gözlüğü seçilmesi ve en uygun güneş yağının özellikleri gibi. Bunun dışında tatil bölgelerinde olabilecek haşere ve zehirli hayvan sokmalarına ya da sıvı ve gıda alımına ilişkin öneriler, allerjiler, su sporlarına ilişkin kaza ya da diğer tehlikeler gibi. Ruh sağlığı açısından ise tatilin anlamını çocuk ve ergenler için yetişkinler belirlemekte ve buradaki tutumlara ilişkin öneriler anne babaları ilgilendirmektedir. Çocukların yaz döneminde de ders konusunda zorlanmaları, onların bir dinlenme süresi geçirmeden yorgun bir şekilde okula başlamasına ve derslerle ilgili bıkkınlığa yol açabilmektedir. Bu nedenle ders çalışmaya ara verilmesi ve çocuğun okulu, öğretmenlerini ve arkadaşlarını özlemesi sağlanmalıdır.Özel öğrenme güçlüğü olan çocuklara verilecek destek eğitiminin ise farklı bir şekilde sunulması gerekmektedir. Okuma ve yazma ile ilgili zorluğu olan çocuk ve gençlere ders kitapları dışında, yaş dönemlerine uygun seçilecek resimli öykü ya da gençlik romanlarını okumayı özendirmek, yazma konusunda ise günlük tutma şeklinde yazma alışkanlığını desteklemek uygun olacaktır. Ayrıca ailenin olanakları ölçüsünde çocuğun yabancı dilini destekleyen yaz okulları bu amaçla seçilebilecek uygun desteklerdir.Ayrıca aileden ayrılma, bağımsız kalabilme, yaşıt gruplarına katılma gibi zorlukların üstesinden gelmede de önemli yararları olabilecektir.Yaz dönemi çocukların gelişimlerindeki adımları kolaylaştırmak için de kullanılabilir. Tuvalet eğitimi, odanın ayrılması, kendi başına yemek yeme gibi gelişimsel beceri kazandırma girişimlerini bebek ve çocuklar bu dönemde daha kolay kabullenmektedirler.Çocuk ve ergen psikiyatrisi bölümlerinden tedavileri sürdürülen çocuklar için de eğer şartlar uygunsa ve hekim ile işbirliği yaparak yaz döneminin tatil olarak geçirilmesi ve uygulanan ilaç tedavilerine ara verilmesi uygun olacaktır. Dikkat eksikliği ve aşırı hareketlilik nedeniyle Ritalin ya da Tofranil gibi ilaç tedavisi sürdürülen çocuk ve gençlerden yaz döneminde ders başarısı beklenmeyeceğinden genel olarak ilaç tatili verilmektedir.İçinde bulundukları gelişim dönemine ve fizik güçlerine göre özellikle kırsal bölgelerimizde yaşayan çocuk ve gençlerin tatil dönemlerinde anne babalarına işlerinde yardımcı olduklarını biliyoruz. Aileye ekonomik açıdan katkıda bulunmak ya da kendi harçlığını kazanmanın çocuk ve ergenin kendine güveni ve benlik saygısında olumlu etkileri olduğunu biliyoruz. Ancak bu ekonomik katkının çocuk ve ergenin gücü göz önünde bulundurularak planlanmasının önemi açıktır.Tatillerin aile içi ilişkileri yakınlaştırma ve birlikte geçirilen zamanı artırma yönünden de önemli olduğunu biliyoruz. Yaz tatili ile birlikte hekimler çocuk ve ergenlerin sağlığı konusunda birçok uyarıda bulunmaktadırlar.
Ler Mais

ÇOCUKLAR VE OYUNLAR

ÇOCUKLAR VE OYUNLAR Bebek, çocuk, ergen ya da yetişkin bir kişinin neden oyun oynadığı sorusunun birçok yanıtı vardır. Bunlardan birincisi, içten gelen enerjinin boşaltılması için oyun oynanmaktadır. İkincisi, türe özgü davranışların çok uzun bir süredir aktarılmasına ve sürdürülmesine yardım etmektedir. Bu görüşe örnek olarak, kedi yavrusunun fare yakalamadan önce bir şeylerle oynaması ya da kız çocukların bebeklerle oynayarak annelik alıştırması yapmasını verebiliriz. Üçüncü yanıta göre oyun, gelecekteki becerilerin geliştirildiği bir alan olarak görülebilir.Oyunlar çeşitli şekilde gruplandırılabilir. Gelişim kuramcılarından Piaget oyunları şu üç başlık altında ele almıştır.1 Alıştırma oyunları: Bu oyunlar çocukların gelişiminde duyusal motor dönem olarak isimlendirilen doğumdan yaklaşık iki yaşına kadar olan bölüme uyar. Bu dönemde bebekler yavaş yavaş hareket etmeye başlamıştır ve zihinsel gelişimde ise çevreden beş duyusu ile aldığı uyaranları birleştirip, sınıflandırmaya çalışmaktadır. Bebek çıngırağının rengini ve sesini alır ve sınıflandırır.2 Simgesel oyunlar: Bu gelişim döneminde 2 yaş ile 7 ve 8 yaşları arasındaki dönemi içerir. Bu oyunların içeriği alıştırmalardan, simgeler ve varsayım boyutuna kadar değişmektedir. Çocuk kendi gerçeklerini hareketlerle yaşatmaktadır. Bunun en belirgin örneği sanki varmış gibi oyunlardır. Çocuğun bir köşede yarattığı evcilik oyunu, bir odun ya da plastik çubuk ile oluşturulan atı sürmesi gibi örnekler bu gruptandır. Burada çocuk düşüncelerini yeterince gelişmemiş dili ile anlatamadığından bunları simgesel oyunlaanlatmaktadır. Ayrıca bu anlatım yoluyla zihinsel simge ve uygulamalar yinelenerek özümsenmektedir. Evcilik oyunu ile hem duygu ve düşünceler aktarılmakta, hem de annelik özdeşimi sindirilmektedir.3 Kurallı oyunlar: Bu dönemde çocuk ilk olarak kendinden büyüklerin oyunlarını taklit etmeye başlar. Bu oyunlar 7-8 yaşlarından sonra kurulmaya başlar ve çocuğu sosyalleşmeye yönlendirir. İlk iki oyun yaş ilerledikçe azalmakta ve yerini kurallı oyunlara bırakmaktadır. Bu değişme çocuğun ilişkilerini ve sosyalleşmesini yansıtmaktadır.Ayrıca oyunları başlangıçta belirli bir yönergenin olduğu, ancak sonrasında çocuğun serbest olduğu oyunlar ve kurallı olan, sabır ve çaba gerektiren oyunlar şeklinde de ayırabiliriz. İlk gruba örnek olarak evcilik oyunu verilebilir. Bu oyunda kurallar vardır, ancak çocuk oyunun kurulması ve akışında özgürdür. 6-8 yaşları arasında toplumsal gelişim ve işbirliği ile ilgili top, seksek, dama, minyatür arabalar, bilişsel beceriler ve algısal hareket becerilerini sağlayan maketler, yap-boz oyunları ve yaratıcı anlatım oyuncakları parmak boyası, kağıt hamuru, karakalem-suluboya ya da pastel boyalarla resimler, oyun hamurları, sessiz sinema gibi oyunlar,9-11 yaşları arasında sorun çözme yetenekleri karmaşık masa üst oyunları ve video oyunları, ince-ayrıntılı hareket becerileri küçük parçalı, karmaşık yap-boz oyunları, üç boyutlu model uçaklar, uzaktan kumandalı araçlar, kumaş boyama, ağaç işleme ve akvaryum bakımı ve stratejik yeteneklere yönelik oyun ve oyuncaklar sözcük türetme, monopol,tenis,ping-pong ve atari gibi,12 yaşın üzerinde de soyut düşünme ve akıl yürütmeye yönelik oyun ve oyuncaklar basit mikroskop ya da teleskop, kimya ya da elektronik setleri gibi ile bağımsız yaşam becerileri kazanmaya yönelik yürüyüş, bisiklete binme ve kamplar gibi oyun ve oyuncaklar önerilmektedir.Oyun bir eğlencedir, ancak sadece bir eğlence, bir zaman kaybı olmadığı gibi saçmalık da değildir. Oyun ekonomik ve sosyal durumu ne olursa olsun her çocuk için temel bir haktır.Saklambaç ve körebe ise ikinci oyun grubuna uymaktadır.Oyunlar yapıları açısından da değerlendirilebilir. Yarışma, rastlantı, taklit ya da dönerek yoğunlaşmayı içeren oyunlardan söz edilebilir. Oyunların yapısı çocuk psikiyatrisinde bazı bozuklukların değerldnirilmesinde yardımcı olmaktadır. İlgi, etkileşim ve iletişimde belirgin bozukluğun olduğu otistik çocuklar ile duygu, düşünce va algıdabozulma ile belirli psikotik bozukluğu olan çocukların oyunlarında yarışma ya da rastlantı neredeyse hiç yoktur. Başka bir kişiyi gerektiren, dolayısıyla sosyal bir boyut taşıyan yarışma psikotik ve otistik çocuğun ilgi alanının tümüyle dışındadır. Bu çocukların gündeminde yineleme özelliği olan ve tümüyle dışa sınırlı açık ya da kapalı kendi dünyasına yönelik etkinlikler vardır. Aynı şekilde rastlantıyıda tümüyle reddetmektedirler. Etkinliklerinin tekdüze olması, yineleyen belirli davranışları içermesi ve değişikliğin olmadığı kendilerine özgü bir dünyayı içerir. Bu dünyada ise rastlantıya yer yoktur. Bu çocukların oyunlarında dönme ya da dönen cisimlere yönelme vardır. Bir topaç ile oynar, kendi kendine döner ya da dönen bir nesneye yönelirler. Zihinsel özürlü çocuklar yaşıtlarına göre daha az oynarlar ve hareketsiz oldukları dönemler çok daha fazladır. Kuralları karışık olmayan ve bulundukları yaştan daha küçük yaşlardaki çocukların oyunlarını oynarlar. Bu çocukların da yarışma gerektiren oyunlardan kaçındıkları gözlenir.Çocukların duygusal ve düşsel yaşamı oyunlarına yansımaktadır. Eğer çocuğun iç dünyasından kaynaklanan dürtüleri çok yoğunsa oyun kesilmekte, değişik ve karmaşık bir duruma dönmektedir. Sakin bir oyun için çocuğun bu yoğun dürtüleri uzaklaştırabilmesi gerekir. Değişken davranışları izlenen aşırı hareketli ya da kaygılı çocuklar, oyunun kurallarını kabullenmede zorluk çekerler. Davranış sorunları olan çocuk ve ergenlerin oyunu da saldırgan dürtülerle doldurması tipik bir özelliktir. Onlar için oyun hızla içinden geldiği gibi davranma ve dürtüsel eyleme geçebilmenin bir yöntemidir. Oyun içinde saldırgan tutumların belirtilmesi cinsiyete göre de farklılık göstermektedir.Erkek çocuklar güreş, kavga ve yarışmaya daha yatkın oldukları için oyunları kızların oyunlarından daha çeşitlidir. Sosyal belirleyiciler de kız ve erkek oyunlarında önemli rol oynamaktadır. Karşı cinsiyetin oyunlarını kızlar erkeklere göre daha rahat oynamaktadırlar. Erkek çocuklarda dürtülerin davranışa dökülmesi ön planda iken kızlarda bu sözel olarak belirtilmektedir.Yetişkin bir insanda toplumsal kural ve değer yargıları yoğun duygu ve istekleri günlük yaşamda sınırlanmakta, bunlar hayal kurma ya da rüyalar yardımı ile duyurulabilmektedir. * Oyun Çeşitleri* Oyuncaklar* Yaşa Göre Oyuncak SeçimiBebek ve çocukların gelişimleri sırasında olgunlaşma ve sosyal boyutun erken gelişmesinde oyunun önemi belirgindir.Ayrıca içinde yaşanılan kültürün önemli etkilerinden olan araştırma duygusunun ve kurallara uymanın öğrenildiği ve geliştirildiği yer de oyunlardır. Oyunlar önce bebeğin kendi bedensel duyumlarının araştırılması şeklinde çok küçük bir alanda başlamakta, sonra yakın çevresi içinde sürmekte ve daha sonrada büyük sosyal ortamlarda gerçekleştirilmektedir.Çocuklarda bu işlevler oyun ile sağlanmakta, ayrıca çocuğun günlük kaygılarını azaltarak olumlu ilişkiler kurmasına da yardımcı olmaktadır. Oyun oynamak evrensel bir yaşantıdır, sağlığın bir göstergesidir. Oyunun amacına ulaşması için özellikle cinsel ve saldırgan dürtülerden arındırılması gerekir.OyuncaklarPsikolojik olarak değerlendirildiğinde oyun alanı çocuğun dışında, ancak dış dünyaya ait değildir. İç dünya ile dış gerçeğin dışında üçüncü bir alandır, bir yanılsama illüzyon alanıdır. Burası bebek için anne ile paylaştığı ortak bir alandır. Zamanla önce bebek, daha sonra çocuk bu alan içinde bağımsızlığını kazanmaya başlar. Burada çocuğa özerkliği sağlayan oyuncaklar geçiş nesnesi olarak isimlendirilir. Geçiş nesnesi peluştan yapılmış oyuncaklar, çarşaf ya da yastık olabilmektedir. Bu geçiş nesneleri yetişkinlerin geriye dönüp baktığında ilk oynadığım oyuncağım şeklinde tanımladığı nesnelerdir. Bu geçiş nesneleri her toplumda izlenen, evrensel bir oyuncaktır, ancak basit bir oyuncak olarak değerlendirilmemelidir. Otistik ve psikotik çocukların yaklaşık üçte birinde bu geçiş nesnesi hemen hemen hiç kullanılmamaktadır. Çocuğun geçiş nesnesini doyurucu bir biçimde kullanması, olumlu insan ilişkilerinin oluşturulabilmesi için önemlidir. Geçiş nesnesinin fiziksel özellikleri de önemlidir. Bu nesnelerin ortak özellikleri katı, metalik, tuhaf biçimlerde ve genellikle kırılmış ya da atılacak bir durumda olmalarıdır. Çocuğun kendine ait eşyaları içinde özel bir yeri vardır. Bu nesne zamanla önemini yitirir, yaklaşık 5-6 yaşlarında çocuklar yavaş yavaş bu nesnelerden uzaklaşırlar. Ancak bunlar ne yok edilir, ne de terk edilirler.Oyun ve oyuncak hakkında bu psikolojik bakışın dışında da pek çok şey söylenebilir. Bunlar ailesel, etik ahlak, kültürel ve sosyoekonomik boyutları içermektedir. Oyun düşünceler, duygular ve ilişkiler içinde yuvarlanmanın ve bu zor olayların üstesinden gelmek için beceri ve kontrol kazanmanın önemli bir yoludur. Oyuncak ise çocuğun beş duyusunu ve duygularını uyaran, değerldnirme ve uygulama yetilerini geliştiren, hayal gücünü zenginleştiren, bedensel ve sosyal gelişimini hızlandıran bir oyun aracıdır.Oyuncaklar kabaca kullanım ve amaç oyuncakları olarak iki grupta toplanabilir.Kullanım oyuncakları aslında oyun amacıyla üretilmemiş olan bir nesneyi çocuğun oyun aracı olarak kullanmasıyla ortaya çıkarlar. At olarak bir tahta parçasının kullanılması, makara, kibrit kutusu gibi araçlarla oynama örnek olarak verilebilir. Bu oyuncakların işlevi oyun bittiği zaman sona erer. Amaç oyuncakları ise oyun amacıyla üretilmiş olan ve genellikle erişkinler tarafından seçilerek çocuklar için alınan oyuncaklardır. Yetişkinlere neden böyle bir seçim yaptıkları sorulduğunda, çocukları için en uygun oyuncağın bu olduklarını düşündüklerini söylemektedirler. Oysa biraz zorlandığında onların yaşamında bu oyuncakların izlerini bulmak olasıdır. Ayrıca bu oyuncaklar bazen çocuklar için geçici bir heves olabilmekte ve kısa sürede bir köşede unutulup, gitmektedirler. Oyuncaklar daha ayrıntılı olarak dört başlık altında sınıflandırılabilir. Duygusal oyuncaklar: Çocuğun duygusal zorlukları ve korkularını yenmesi için seçtiği oyuncaklardır. Genellikle çocuğunoyuncakları içinde en çirkin olanıdır. Bunlar genellikle yumuşak ve tüylü, yuvarlak hatları olan, fiziksel olarak çocuktan daha kısa oyuncaklardır. Bunlar çocuk için dostluk, sevgi ve güvenlik anlamını taşır. Zevk nesnesi olan oyuncaklar: Çocuğun geçici bir süre için hoşça zaman geçirmek için oynadığı oyuncaklardır.Eğitsel ve kültürel kazanç sağlayan oyuncaklar: Boyama kitapları, yap-bozlar, maket oyuncaklar gibi çocuğun oyun oynarken aynı zamnda herhangi bir alanda eğitimini de sağlayan oyuncaklardır.Sosyal bütünleşmeyi sağlayan oyuncaklar: Çocuğun çevresiyle ilişkilerini düzenlemesinde yardımcı olan, yaşıtlarıyla birlikte grup oyunları oynarken kullandığı oyuncaklardır.Oyun gibi oyuncaklar da çocuk psikiyatrisinde ruhsal durumun değerlendirilmesinde kullanılmaktadır. Oyuncak otistik çocukların ilgisini çekmemekte ya da çocuk oyuncağa geçici bir süre ilgigöstermektedir. Zamanının büyük bir bölümünü oyun ve oyuncaklarla geçirmek isteyen ancak sürekli oyun ve oyuncak değiştiren bir çocuğun dikkat eksikliği yönünden değerlendirilmesi gerekirken, sürekli karşı cinsiyete ait oyuncaklarla oynamak isteyen bir çocukta bu seçimin cinsel tercihle ilgili olabileceği, yaşından küçük oyuncaklarla oynamanın ise kardeş doğumu gibi zorlayıcı bir yaşam olayı ile oluşan gerilemeyi yansıtabileceği göz önüne alınmalıdır. Çocuğun yağına ve cinsiyetine uygun olmayan oyuncaklarla ilgilenmesi durumunda bu oyuncağı içgüdüsel olarak mı seçtiği yoksa kendisine o oyuncak verildiği için mi onu kullandığı tartışma konusudur.Çocuğun yaşına göre oyun ve oyuncak seçimi oldukça zordur. Çocuk için alınacak ya da önerilecek herhangi bir oyuncaktan daha üstün olanı mutlaka olacaktır. Oyun ve oyuncak seçiminde en iyi klavuz, çocukların nasıl geliştiklerinin bilinmesi, onların gelişim becerilerini arttıracak ve bu becerilerin birbiriyle bir örüntü halinde olmasını sağlayabilecek oyun araçlarının göz önüne alınması gereğidir. Çocuğun oyuncağını seçerken kendi istek ve beğenilerimiz yerine çocuğun yaşını ve gereksinimlerini göz önünde bulundurmanın yanısıra, oyuncak hakkında onun da fikrini almak en iyisi olacaktır.Altı aylıktan küçük bir çocuk ses, şekil ve renklere karşı duyarlıdır.Bu dönemde görsel ve işitsel duyulara yönelen hareketli oyuncaklar onun dikkatiniçekerve neşelendirir. Yatağın üzerine asılabilen, sallanınca ses çıkaran renkli objeler ve çıngırak bu dönemin vazgeçilmez oyuncaklarıdır. Oturmaya başladığı yedinci aydan itibaren çocuk uzanabildiği herşeyi yakalamaya, yakaladığı her şeyi de ağzına götürmeye çalışır. En çok hoşlandığı şeyler bir elinden diğerine kolayca geçirebildiği renkli halkalar, avuçlayabildiği plastik küpler, kemirebildiği kauçuk nesneler, hırpalandığı zaman bozulmayan yumuşak bebek ve hayvancıklardır. Tutunarak da olsa ayağa kalkabildiğinde eline geçen şeyleri yere atmaktan zevk aldığından, zıplayan, yere düşünce ses çıkaran oyuncaklar ilgi odağıdır. Boy boy renkli toplar, içiçe geçebilen kutular bu dönemin oyuncaklarıdır.Artık evin içinde rahatça dolaşabilen çocuk, üstüne binip oturabileceği büyük hayvan türü oyuncakları, küçük sandık, sepet ve tabureleri seçer.İki yaşında bütünü parçalara ayırmak , kutuyu doldurup boşaltmak, kule ve köprü yapmaktan zevk alan çocuğun ilgisini çeken diğer oyuncaklar arasında mutfak eşyaları, farklı boyutlardaki plastik parçalar, saçları ve elbiseleri olan bebekler ve arabalar yer alır. Sonraki dönemlerde anne babasını taklit etmeye başlayan çocuk için minyatür marangoz ya da mutfak setleri gözde oyuncaklardır. Oda takımları, kova-kürek gibi oyuncaklar da ilgi çekicidir.Üç yaşından sonra üç tekerlekli bisiklet en çok sevilen oyuncak iken, yaratıcılığını keşfetmeye başlayan çocuk tahta blokları ile büyük parçalardan oluşan plastik parçalarla çeşitli şekiller oluşturmaktan büyük zevk alır. Kum, oyun hamuru gibi şekil verebileceği, el becerisini geliştirmek yanında hayallerini gerçekleştirebileceğioyuncaklar bu dönemden sonra en sık oynanan oyuncaklardır.3-5 yaşları arasında fantazi ve keşfetmeye evcilik, okul oyunları ile bebekler, mutfak ve doktor muayene aletleri, dil gelişimine renkli tuşları olan piyano, müzik ve öykü kasetleri ile kuklalar gibi ve aritmetiğe hazırlamaya resim ve sayı eşleme oyunları; domino, kızma birader ve sayı kartları yönelik oyuncaklar.
Ler Mais

ÇOCUKLARDA KORKU

ÇOCUKLARDA KORKU Oyun ve arkadaş deneyimi olmayan, sorumluluklarını bilmesine ve üstlenmesine fırsat tanınmamış olan çocuklarda, evden kopup okula başlama sorun oluşturabilir. Zekası yeterli olsa bile, çocuk ruhsal yönden okula hazır değildir; evin koruyucu sığınağından çıkmak Okul çağına gelmiş olmasına karşın, öğrenme ve kavraması yeterli düzeye ulaşmamış olabilir.Buna benzer zorluklar yaşayan çocuklarda, okula gitmek istememe, arkadaşlarına yanaşamama, içe kapanık ya da tepkisellik gibi uyum sorunları görülür.Okul korkusu, okul çağındaki çocuklarda birdenbire okula karşı beliren yoğun direnç durumudur. Bu çeşit bir korku geliştiren çocuklar genellikle annelerine çok bağımlı çocuklardır. Hastalığı başlatan olay okulla değil, anneyle ilgilidir. Evdeki çatışmalı ortam ya da küçük kardeşin anne ile daha fazla yakınlaşabileceği düşüncesi, çocuğun aklının evde kalmasına ve okulda durmakta zorlanmasına neden olabilir. Çocuk için anneden ayrılma sayılabilecek her türlü olay, annenin hastalanması ve hastaneye yat- ması, annenin ya da çocuğun bağımlı olduğu kişinin bir süre için evden uzak kalması, kardeş doğumu nedeniyle annenin ilgisinin bölünmesi ya da boşanma sözü geçen bir ana baba kavgası ortaya çıkartıcı etkenler olarak sayılabilir.Okula başlama, tüm başlangıçlarda olduğu gibi, hem coşku, hem de biraz kaygı verici bir olaydır.Okul dönemi, çocuk ve ailesi için yepyeni ve önemli bir evredir. Okula başlama; belirli bir olgunluğa ulaşma, sorumluluk alma, bunların getirdiği sevinç yanında, ana babadan ayrı, kendi başına yeni ve bilinmez bir serüvene başlamanın korkularını birlikte içerir.Çocuğun okula yeniden alıştırılması davranışçı tedavi teknikleri doğrultusunda, aşamalı duyarsızlaştırma, koşullandırma yöntemleri ile sağlanır. Bu arada çocuğun okula gitmesi desteklenirken, bir yandan da aile içi ilişki ve iletişimlerdeki bozuk yanlar ve bu korkuya yol açan nedenler, çocuk ve aile ile birlikte ele alınarak çözümlenmeye çalışılır.Uzunlamasına yapılan çalışmalar, okul korkusu olgularının çoğunun okula döndüğünü göstermektedir. Prognozu ya da klinik gidişi olumlu yönde belirleyen etmenler arasında zeka, tedavinin 14 yaşından önce başlatılmış olması ve yatarak tedavi gören hastalarda , taburcu olurken belirtilerin ortadan kalkması sayılabilir.Genellikle çalışkan, derslerine düşkün olarak bilinen çocuk, karın ağrısı, baş ağrısı, bulantı gibi yakınmalarla evde kalmak ister; okula gitmesi için zorlandığında paniğe girer, ağlayarak, tepinerek tepki gösterir. Evde kal- masına izin verildiğinde tüm yakınmaları kısa sürede ortadan kalkar. Ancak aynı tür tepkiler, okula gitmesi istendiğinde yineler.Okul korkusunun, erkek ve kız çocuklarda görülme sıklığı eşittir. çocuğun okula başlama yaşı olan 5-7 yaşlar ve yine ilköğrenimin bittiği, daha büyük sınıflara başlama dönemi olan 12-14 yaşlar arasında en yüksek oranda ortaya çıktığı saptanmıştır.Okul korkusu olan .çocukların ana-babaları, diğer psikiyatrik bozukluklar gösteren çocukların ana-babaları ile karşılaştırıldığında rol davranışı, iletişim duygu aktarımı ve kontrol kurma gibi alanlarda daha aza işlevsel bulunmuşlardır.Okul korkusu gösteren çocuklarda, aile farkında olmaksızın bu bağımlı ve olgunlaşmamış davranış örüntülerini desteklemektedir. Dolayısıyla da çocuğun evde kalış süresi uzadıkça okula dönmesi güçleşeceğinden, tepkisine karşın çocuk okula götürülmelidir.Bu sorunun çözüme kavuşturulmasında aile, hekim, öğretmen işbirliği çok önemlidir. Eğitim, aile ve öğretmenin birlikte yürüteceği zorlu bir iştir. çocuğun okula başlaması ile birlikte, öğretmen onun dünyasında en etkin, en vazgeçilmez kişi olur. ilkokul çağındaki çocukların eğitiminde en temel öğe, öğretmen ile çocuklar arasındaki ilişkidir. çoğu zaman bu ilişki, çocuğun okula ve arkadaşlarına karşı gösterdiği tepkiyi, başarısını ve gelişimini etkiler.Öğretmen tepkileri ve davranışları tutarlı bir kişi olmalıdır. Çocukların başarısızlıklarını, sorunlu oldukları noktaları vurgulamak yerine, nedenler üzerinde durarak, araştırarak incelemeli, onları anlamaya çalışmalıdır.Öğretmen ile öğrenci arasındaki olumsuz ilişki, çocuğu okul konusunda güvensiz kılar.Okul korkusunda öğretmen, çocuğun kaygısının kaynağının okulla bağlantılı olmadığını anlamalı ve bu kaygının doğru ele alınması konusunda aile ve hekimle işbirliği yapabilmeli, tutumlarını çocuğun gereksinimleri doğrultusunda esnetebilmelidir. Çocuğu, okulda kalmasını kolaylaştırabilecek, kaygısını azaltacak etkinliklere yönlendirmelidir.Bazı durumlarda çocuk, annesi yanında olmaksızın sınıfa girmeyebilir. Sınıfa girmese de çocuk okula götürülmeli ve bu dönemde çocuğa karşı daha kararlı davranabilenBir aile bireyi, çocuğu okula götürme sorumluluğunu üstlenmelidir.
Ler Mais

ÇOCUKLARA NASIL YAKLAŞILMALIDIR

ÇOCUKLARA NASIL YAKLAŞILMALIDIR Dayak cennetten çıkmadır ya da Kızını dövmeyen dizini döver gibi atasözleri, ülkemizde cezalandırmanın çocuk eğitiminin bir parçası olarak asırlarca kullanıldığının bir kanıtı olarak dilimizde yer etmiştir. Terbiye etmek ve cezalandırmak birbirinden çok farklı kavramlardır. Terbiye, çocuğa olumlu davranışların, kendini nasıl kontrol etmesi gerektiğinin öğretildiği ve içinde ödüllendirmenin de yer aldığı bir sistemdir. Cezalandırma ise daha negatif bir anlam taşır; çocuğun yaptığı ya da yapmadığı bir davranışın arkasından gelen bir sonuçtur. Terbiye etmek bizim geleneklerimizde genellikle cezayı çağrıştırdığından, eğitmek kavramının kullanılması daha yerinde olacaktır. Çocuk yalnızca yanlış yaptığı zamanlarda değil, diğer zamanlarda da davranışları konusunda eğitilmelidir. Hatalı davrandıkları zaman çocuklara kızma ve azarlama yerine, olumlu davrandıklarında yüreklendirme ve takdir etme, onların yanlış davranışlarını daha kolay değiştirmelerini sağlayacaktır. Çocuklar kendilerine değer verildiğini gördükçe kendilerini daha iyi hissedecek, çevredekileri daha fazla dinlemeye gayret edecektir.İyi davranışların takdir edilmesiÇocuğun ilerideki davranışlarının temeli daha doğumdan itibaren biçimlenmeye başlar. Örneğin, bebek altını kirlettiği ya da acıktığı zaman ağlayarak isteklerini belirtir. Anne hemen onun yanına gidip isteğini karşıladığında, bebek annesinin yanında olduğunu bilerek ona güven duyar.Bebek iki aylık olduğu zaman, kendi kendine uykuya dalmasına izin verilmelidir. Bu aydan itibaren, bebeğin uyku, beslenme ve oyun zamanları aileye uyum sağlayacak biçimde belirli bir düzene konulmaya çalışılmalıdır. Bebek emeklemeye ve yürümeye başladıktan sonra gereken güvenlik önlemleri alınmalı, onun için tehlikeli olabilecek cisimler ortalıkta bırakılmamalıdır. Çocuk için tehlikeli olmayacak eşyalar ise, merakını gidermesi açısından onun ulaşabileceği yerlere konulmalıdır. Örneğin, ağır tencere ve çaydanlık gibi çocuğun yaralanmasına neden olabilecek eşyalar dolapta kilitli tutulurken, daha hafif olan tabaklar ve plastik eşyaların konulduğu dolaplar açık tutulabilir. Çocuğun hareketlenmeye başladığı bu dönem, ona en fazla dikkat gösterilmesi gereken dönemdir. Örneğin, bebek soba ya da elektrik ocağı gibi sıcak bir eşyaya yaklaştığında, hayır, sıcak! gibi ifadelerle oradan uzaklaştırılmaya çalışılmalı ve oynaması için eline bir oyuncak verilmelidir. Başlangıçta bebek bunun bir oyun olduğunu zannedip gülse bile, birkaç hafta sonra onun zararlı bir şey olduğunu öğrenecektir.Çocuk 18 aylık olduğunda çocuğun kontrol edilmesi biraz daha zorlaşır. Bu yaşlarda çocuk kendi gücünün sınırlarını öğrenmek ister. Bu dönemde, anne, baba birlikte, onun hangi davranışlarına izin verip hangilerine vermeyeceklerini kararlaştırmalıdırlar. Böylece çocuk da bir ikileme düşmemiş olur. Ebeveynin nasıl davranması gerektiği konusunda aşağıda bazı ipuçları verilmiştir:a. Çocuğa değişik seçenekler sunmakBelirli sınırlamalar getirirken, aynı zamanda belirli bir serbestlik de tanınmış olur. Örneğin Oyuncaklarını kendin mi toplamak istersin, yoksa sana yardım edeyim mi? denilebilir.b. Yapılması istenen davranışı bir oyuna dönüştürmekEğer çocuktan istenen davranış ilginç bir hale getirilirse çocuk bundan zevk alacaktır. Örneğin, ona Hadi bakalım yarış yapalım, hangimiz daha çabuk elbisesini giyecek? denilebilir.c. İleriye dönük plan yapmakÇocuk hep aynı olumsuz davranışları yineliyorsa, örneğin, bakkala gidildiği zaman sürekli bir şeyler istiyor, tatsızlık çıkarıyorsa, başka bir zamanda bunun doğru olmadığı ona öğretilmelidir. Bunun için, çocuğun karnının tok olduğu bir zaman bakkala götürülerek alıştırılmaya çalışılmalıdır. Sıkılmaması için de çocuğun yanında oyuncak ya da kitap vb. götürülebilir.d. Olumlu davranışını takdir etmekÇocuk olumlu bir davranış gösterdiğinde bu davranışı nedeniyle onurlandırılmalıdır. Bu, her zaman çocuğa hediye alınması anlamına gelmez; ona sarılıp Bugünkü güzel davranışından dolayı çok mutlu oldum, teşekkür ederim demek de onu çok mutlu edecek, ilerideki davranışları için yüreklendirecektir. Ama bazen işler yolunda gitmeyebilir. Eninde sonunda, çocuk anne ya da babasını dinlemediğinde, onların nasıl davranacağını, gerçekten söylediklerini yapıp yapmayacaklarını sınamak isteyecektir. Eğer çocuk ebeveynleri dinlemiyor ise, bu durumda başvurulacak bazı yöntemler vardır:1. Doğal sonuçlarÇocuk yaptığı hareketin doğal sonuçlarına katlanmasını öğrenmelidir. Ancak bu sonuçlar çocuk için herhangi bir tehlike yaratmamalıdır. * Çocuk eğitiminde cezanın yeri* İyi davranışların takdir edilmesi* Çocuğa değişik seçenekler sunmak* Yapılması istenen davranışı bir oyuna dönüştürmek* İleriye dönük plan yapmak* Olumlu davranışını takdir etmeko 1.Doğal sonuçlaro 2. Mantıklı sonuçlaro 3. Çocuğun çok istediği bir şeyi kısıtlamako 4. Belli bir süre bir yerde bekleme cezası* Etkili bir eğitim için bazı öneriler* Çocuk eğitiminde tokatın yeri var mı?Çocuğa hangi davranışlarının iyi, hangi davranışları yapmaması gerektiğini öğretmek ebeveynlerin görevidir.Bunların çocuğa öğretilmesi aslında sanıldığı kadar zor değildir, ancak biraz sabır gerektirir. Özellikle küçük çocukların öğrenmesi zaman aldığından, hatalı bir davranışı değiştirmek genellikle birkaç haftalık bir çalışmayı gerektirir. Bunun için acele edip hemen ümitsizliğe kapılmamalıdır.Çocuk eğitiminde cezanın yeriTerbiye etmek denilince pek çok kişinin aklına hemen cezalandırma gelir.Örneğin, çocuk sütünü kasıtlı olarak dökmüşse, o öğünde yeniden süt içemeyecek ya da eğer oyuncağını kırmışsa artık o oyuncakla oynayamayacaktır.Bu kendisinin yaptığı davranışların bir sonucu olduğu için de anne ya da babayı suçlamayacaktır kendi düşen ağlamaz kuralı. Böylece çocuk sütünü bir daha dökmemesini, oyuncağı ile daha dikkatli oynamasını kısa zamanda öğrenecektir.2. Mantıklı sonuçlarÇocuğun doğal sonuçlarla öğrenmesi en iyisidir. Ancak bu her zaman işe yaramayabilir. Örneğin, anne çocuğa oyuncaklarını toplamasını söylemişse ve çocuk da bunu yapmıyorsa ne yapılabilir? İşte bu durumda, çocuğun hareketiyle ilgili bir sonuç yaratılabilir. Anne, eğer çocuk oyuncaklarını toplamazsa onları kaldıracağını ve akşama kadar oyuncaklarla oynayamayacağını ona söyleyebilir. Bunu söylerken annenin söylediği şeyi gerçekten yaparak ciddi olduğunu çocuğa göstermesi gerekir. Fakat bunu bağırarak değil, yumuşak bir ses tonu ile söylemelidir.3. Çocuğun çok istediği bir şeyi kısıtlamakMantıklı bir sonuç çıkarmak her zaman mümkün olmayabilir. Çocuk ebeveyni dinlememekte ısrar ediyorsa, çocuğa çok istediği başka bir şeyin kısıtlanacağı söylenebilir. Onun için, hekimler olarak bizler, çocuk eğitimi konusunda ebeveynlere doğru yolu göstermeli, sağlıklı bir nesil yetiştirmek için her türlü şiddetten kaçınmaları gerektiğini onlara olabildiğince öğretmeye çalışmalıyız. Son söz olarak, Dorothy Law Nolteun aşağıdaki satırları bu konuda söylenmesi gerekenleri çok güzel bir biçimde dile getirmiyor mu?Çocuk yaşadıklarından öğrenir...Eğer bir çocuk eleştiriyle yaşarsa,kınamayı öğrenir.Eğer bir çocuk düşmanlıkla yaşarsa, savaşmayı öğrenir.Eğer bir çocuk utançla yaşarsa, suçlu hissetmeyi öğrenir.Eğer bir çocuk hoşgörü ile yaşarsa, sabırlı olmayı öğrenir.Eğer bir çocuk övgüyle yaşarsa, değer vermeyi öğrenir.Eğer bir çocuk alayla yaşarsa, utanmayı öğrenir.Eğer bir çocuk adil yaşarsa, adaleti öğrenir.Eğer bir çocuk güvenceyle yaşarsa, inanmayı öğrenir.Eğer bir çocuk dürüstlükle yaşarsa, doğruyu öğrenir.Eğer bir çocuk yüreklendirmeyle yaşarsa, kendine güvenmeyi öğrenir.Eğer bir çocuk arkadaşlıkla yaşarsa, dünyada sevgiyi bulmayı öğrenir.Eğer bir çocuk onaylamayla yaşarsa, kendinden hoşlanmayı öğrenir. Ancak bu yöntem uygulanırken bazı noktalara dikkat edilmelidir: Beslenme gibi çocuğun gerçekten gereksinimi olan şeyler ısıtlanmamalıdır. Bu yöntemin etkili olabilmesi için kısıtlanacak şey çocuğun gerçekten çok istediği bir şey olmalıdır.Ebeveyn söylediği şeyi gerçekten yapmalıdır. Örneğin, davranışını düzeltmediği sürece çocuğa dondurma yiyemeyeceği söylenmiş, fakat herhangi olumlu bir gelişme olmadığı halde, anne ya da baba onun gönlünü almak için biraz sonra dondurma almışsa, bu yöntem doğaldır ki işlemeyecektir.4. Belli bir süre bir yerde bekleme cezasıBu ceza, diğer yöntemler işe yaramadığında en son çare olarak kullanılabilir. Bu yöntem, çocuk diğer çocukları ısırdığında, vurduğunda ya da buna benzer durumlarda kullanılabilir. Çocuk önce bir kez ikaz edilir, eğer aynı davranışı sürdürürse, ona önceden belirlenmiş bir odaya ya da odanın bir köşesine gitmesi, orada bir süre, genellikle de bir sandalyede sessiz bir biçimde beklemesi söylenir. Ceza süresi için saat kurulur, saat çaldığında çocuğa cezasının bittiği söylenir. Çocuk bu süreyi uslu bir biçimde tamamlarsa, sevecen bir biçimde kucaklanır ve Tatlım, cezalı olduğun için orada kalmak zorundaydın gibi sözler söylenir ve olay orada kapanır. Bu durumu çocuk ile tartışmak gerekirse en az birkaç dakika geçmesi beklenmelidir. Eğer ceza süresi içinde çocuk gene bağırır çağırır ve olayı protesto ederse, saat yeniden kurulur ve süre baştan başlatılır. Bu yöntemle, genellikle 2 hafta içinde çocuk uyum sağlamayı öğrenecektir.Etkili bir eğitim için bazı önerilerÇocuğun neler yapıp neler yapamayacağına karar verilmelidir. Her çocuk aynı hızda büyüme ve gelişme göstermez. Ebeveyn çocuğa bir şey söylediğinde çocuk yapmıyor ise, bu kasıtlı olabileceği gibi çocuk onu anlamadığından ya da yapamadığından da olabilir.Ebeveynler konuşmadan önce iyice düşünmelidir. Daha önce çocuğa herhangi bir uyarıda bulunmuş ya da bir kural koymuşlarsa ona uymaları gerekir. Bununla birlikte, çocuktan beklenen davranış ya da konulan kurallar gerçekçi olmak zorundadır. Bir diğer önemli nokta da, ebeveynin her zaman aynı biçimde davranması, bir gün farklı diğer gün farklı kurallar koymamasıdır. Çocuklar ne zaman nasıl davranacaklarını çabuk öğrenirler. Bunun için de zaman zaman ebeveynin koyduğu kuralları sınarlar ve onun sınırlarını öğrenmeye çalışırlar. Örneğin, bakkalda huysuzluk yapan bir çocuğu sakinleştirmek için anne ona sakız, şeker gibi şeyler alırsa, bir daha bakkala gittiğinde çocuk yine aynı biçimde davranacaktır.Bunu önlemek için ebeveyn her zaman aynı biçimde davranmalı ve kendi koyduğu kuralları çiğnememelidir.Çocuk huysuzlandığında onun duyguları da dikkate alınmalı ve onun neden öyle davrandığını anlamaya çalışmalıdır. Eğer davranışın nedeni bulunursa çözüm arkasından gelecektir. Ebeveyn onu anladığını çocuğa söylemelidir. Örneğin, Arkadaşın gittiği için üzülüyorsun, biliyorum, ama yine de oyuncaklarını toplamalısın gibi onu anladıklarını ifade etmek oldukça yararlı olacaktır.Anne ve babalar da yaptığı hatalardan ders almasını öğrenmelidir. Herhangi bir biçimde yanlış davrandıkları zaman önce sakinleşmeli, gerekirse çocuktan özür dilenmeli, bundan sonra nasıl davranacağını ona söylemelidir. Çocuğa doğru davranışları öğretmek çocuk eğitiminde elbette ki çok önemlidir. Ancak, çocuk kendini kontrol etmesini ebeveynlere ve diğer büyüklere bakarak daha çok öğrenir. Onun için ebeveynlerin söyledikleri ile yaptıklarının tutarlı olması zorunludur. Büyükler gibi ! çocuklar da zaman zaman bazı hatalar yaparlar. Önemli olan, bu yanlış davranışlardan yola çıkarak, doğruların ona sevecen bir biçimde öğretilmesidir.Çocuk eğitiminde tokatın yeri var mı?Eskiden ebeveynlerden tokat yemek çocuk terbiyesinin neredeyse ayrılmaz bir parçasıydı. Bu yüzden, şimdiki erişkinler arasında tokat yemeyen birini bulmak oldukça zordur. Günümüzde de özellikle kırsal kesimde ve büyük şehirlerin varoşlarında çocuklar hala büyüklerinden tokat yemektedir. Hatta okullarda bile zaman zaman öğretmenlerin dayağa başvurduğu bilinen bir gerçektir. Peki bu cennetten çıkma ! olduğu tabir edilen dayağın çocuk eğitiminde yeri var mı? Amerikan Pediatri Akademisi tokatın çocuk eğitiminde kullanılmaması gerektiğini, eğer çocuğun cezalandırılması gerekiyorsa ona alternatif diğer yöntemlerin kullanılmasını önermektedir. Dayak atmanın çocuk eğitiminde yeri yoktur, çünkü: O an için işe yaramış görünse bile, çocuğun davranışını değiştirmede aslında daha önce söz edilen bir sandalyede bekleme cezasından daha etkili değildir.Tokat atmak çocuğa sorumluluk öğretmez, tersine onun daha da kızmasına ve hırçınlaşmasına neden olur.Eğer oraya gitmemekte direnirse, kucaklanarak oraya götürülür ve bir süre orada kalması sağlanır. Bu cezanın neden verildiği birkaç cümle ile ona anlatılmalıdır. Çocuğun bekletildiği oda ya da yer çocuk açısından herhangi bir tehlike içermemelidir.Çocuğun orada bekleme süresi kabaca her yaş için 1 dakika olarak belirlenir Örneğin, 4 yaşında bir çocuk için 4 dakika gibi. Eğer ceza süresi çok uzun tutulursa, çocuk neden oraya konulduğunu bir süre sonra unutacaktır. Ebeveynlerin çoğu, daha sonradan tokat attıkları için pişmanlık duymaktadırlar. Sürekli tokat yiyen çocukta zamanla bu yöntem de artık işe yaramaz olacaktır. Tokat atmak, şiddetine bağlı olarak çocukta ciddi fiziksel hasarlara neden olabilir. Sürekli dövülen çocuklarda depresyon, alkol kullanımı, diğer çocuklara saldırganlık daha sık görülür, hatta erişkin olduklarında kendi eş ve çocuklarını dövme ve suç işleme oranları diğer kişilere göre daha fazla olmaktadır.Yapılan çalışmalar, dayak yiyen çocukların, erişkin olduklarında diğer kişileri onları sevseler bile- daha çok cezalandırma eğiliminde olduklarını ortaya koymuştur.
Ler Mais

ÇOCUK FELCİ

ÇOCUK FELCİ Çocuk felci, poliomyelit poliomyelitis veya polio isimleri ile bilinen hastalık; poliovirus adı verilen bir virüs tarafından meydana getirilir ve sinirler ve kaslar da dahil olmak üzere tüm vücudu etkileyebilir. Hastalığın kuluçka süresi ortalama 7-14 gündür 5-35 gün arası.Riskli Durumlar- polio aşısının yapılmaması- polio salgını olan bölgeye yolculuk yapmak- hamilelik- çok yaşlı veya bebek olmak- ağız, burun veya boğazda yaralanma meydana gelmesi diş tedavisi, bademciklerin alınması- virüsü aldıktan sonra bağışıklık sistemimizi bozacak anormal bir stres meydana gelmesi duygusal veya fizikselÇocuk felci dünya çapında görülen bir hastalıktır. Ancak aşılamaya yeterli özen gösteren ülkelerde nadiren gözlenir. Yaz ve sonbahar aylarında daha sık gözlenir. Kızlarda daha sık gibi görülmekle birlikte felçler erkek çocuklarda daha sık gözlenir. Salgınlar aşılamanın yapılmadığı bölgelerde gözlenir. 1840 ile 1950 li yıllar arasında poliomyelit dünya çapında salgınlara neden olmakta idi.KorunmaPolio aşısı, yapıldığı insanların hemen hepsini hastalıktan korumaktadır. Koruma oranı 90 ın üzerindedir.Ülkemizde bebeklerde 2, 3, 4 üncü aylarla 16-24 ay arasında ve ilkokul 1.inci sınıfta yani toplam 5 defa oral polio aşısı yapımaktadır Aşı Takvimine bakınız.BelirtilerPolio mikrobu alındıktan sonra gelişebilecek hastalıklar 3 temel grupta incelenebilir: polio belirtileri oluşmayan hastalık, felce neden olmayan hastalık ve felç gelişen hastalık. Hastaların 95 inde polio belirtileri gelişmeyen hastalık meydana gelir ve fark edilmeden atlatılır. Diğer iki grupta merkezi sinir sistemini etkilenir. Polio belirtileri gelişmeyen hastalık atlatıldıktan sonra diğer grup hastalıklar ortaya çıkabilir.1 Polio belirtileri oluşmayan hastalık:- aşağıdaki belirti olmayabilir veya belirtiler 72 saat ve altında ortadan kaybolur.- hafif ateş- başağrısı- genel bir rahatsızlık hissi- boğazda yanma- boğazda kızarıklık- kusma2 Felce Neden Olmayan Polio- aşağıdaki şikayetler 1-2 hafta sürebilir- orta dereceli ateş- başağrısı- boyun sertliği ense sertliği- kusma- ishal- aşırı yorgunluk, halsizlik- huzursuzluk- sırt, kol, bacak, boyun ve karında ağrı ve sertleşme- herhangi bir bölgede kas spzmları ve hassasiyet- ense ağrısı boyun ağrısı- ciltte kızarıklıklar3 Felç Gelişen Polio- diğer belirtilerden 5-7 gün önce ateş görülür- başağrısı- sırt ve ense sertliği- kas zayıflığı simetrik değildir gelişir ve felce doğru ilerler- felç, omuriliğin tutulduğu yere göre değişiklik gösterir.- bazı bölgelerde dokunma hissinde değişiklik- dokunmakla bazı yerler ağrır/acır- idrar yapma zorluğu- kabızlık- karında şişlik hissi- yutma zorluğu- kas ağrıları- özellikle sırt ve boyunda kas spzmları ve kasılmaları- ağızdan salya sıvı gelmesi- solunum güçlüğü- duygusal kontrol güçleşir- Babinski refleksi pozitif hale geçerTestlerMuayene ile beyin zarlarının etkilendiğine dair bulgular saptanabilir.Ölümler genelde solunum güçlüğünden meydana gelir.Felç, ölümden daha sık olarak gözlenir.Polio sonucunda; akciğer ödemi, şok, felç, aspirasyon pnömonisi yutmaya bağlı gelişen zatüre ? hipertansiyon, idrar yolu enfeksiyonları, böbrek taşları, paralitik ileus barsak hareketlerinin ortadan kalkması, kalp kası iltihabı myokardit gelişebilirBoğaz çalkantı sularında, dışkıda ve beyin omurilik sıvısında BOS yapılacak analizlerle virüsün varlığı saptanabilir. BOS analizi normal olabilir veya basıncında, protein ve beyaz küre miktarında hafif artış saptanabilir.TedaviEnfeksiyon geçirilirken, tedavinin amacı şikayetleri kontrol altında tutabilmektir.Şiddetli hastalarda özel uygulamalar gerekebilir solunum desteği gibi.Şikayetlere ve şikayetlerin şiddetine göre tedavi yöntemi değişir, ancak amaç şikayetleirn giderilmesidir.Aktivite sadece kas zayıflığı döneminde ve geçici olarak kısıtlanır. Kas ağrıları için ısı uygulanabilir. Kasların güçlendirilmesi amacı ile destek uygulamaları ve tedaviler denenebilir.SonuçBeyin ve omuriliğin tutulmadığı durumlarda hastalıın tamamen düzelme olasılığı 90 ın üzerindedir.Beyin veya omuriliğin tutulması acil bir durumdur ve felç veya ölümle sonuçlanabilir. Şiddetli hastalık durumunda sürekli felç veya ölüm meydana gelebilir. Polio bulaşıcı bir hastalıktır. Hastalık etkeni virüsün bulaşması hastalıklı kişiye doğrudan temasla, hastanın ağız ve burnundan çıkan sıvılarla veya hastalıklı kişinin virüs içeren dışkısı ile temasla olabilir.Virüs ağız veya burun yolu ile sağlam kişinin vücuduna girer, boğazda veya sindirim sisteminde yerleşerek çoğalır ve kan ve lenf damarları aracılığı ile vücuda yayılır.
Ler Mais

COCUK BAKICISI

COCUK BAKICISI Birlikte çalıştığınız kişiyi yeterince tanımadan çocuğunuzu bırakmak zorunda kalırsanız, sık sık evinizi arayarak evde herşeyin yolunda olduğundan emin olmaya çalışabilirsiniz veya komşularınızdan, akrabalarınızdan birinden arada bir eve uğramasını rica ederek çocuğunuzu kontrol etmelerini rica edebilirsiniz.Çocuğunuza bakmasına karar verdiğiniz kişinin normal koşullarda çocuğunuz 3 yaşına gelene kadar sizinle çalışmayı düşünüp düşünmediğini öğrenin. Böylece, çocuğunuz kreş yaşına gelene kadar bakıcı değiştirmek zorunda kalmazsınız. Çocuğunuza bakacak kişi akrabanız da olsa bunu onunla konuşmalısınız; çünkü çocukların sık bakıcı değiştirmeleri doğru değildir.Çocuk yetişkine bağlanır ve onunla duygusal bağ kurar, bebeklik döneminde sık sık değişen bakıcılar çocuğun psikolojisi açısından sağlıksızdır. Ayrıca, her defasında yeni birine alışmaya çalışmak çocuk için de, anne-baba için de yorucudur.Her ailenin çocuklarına bakıcı ararken belirledikleri özellikler farklıdır, ancak, ailelere hatırlatma olması bakımından, çocuk bakıcısı ararken dikkat edilmesi gereken noktalar aşağıdaki gibi sıralanabilinir;Temiz, düzenli ve dürüst olmasına,Aile yaşantısının düzenli olmasına,Dakik ve elinin çabuk olmasına,Sevecen ve güleryüzlü olmasına,Esnek ve hoşgörülü olmasına, katı-kuralcı olmamasına,Yeniliğe ve değişime açık olmasına, sabit fikirli olmamasına,Sorumluluk ve insiyatif sahibi olmasına,İletişim becerisinin olmasına,Kişilik olarak bakılacak çocuğun annesine benzemesine,Sabırlı olmasına,Eğitimli, kendini yetiştirmiş ve bilinçli olmasına,Çocuğu ya da işe devamını etkileyecek bir rahatsızlığının olmamasına,Sigara içmemesine.Çalışacağınız bakıcıya karar vermeden önce mümkünse bakıcıyı evinde ziyaret edin, kendi çocukları varsa onlarla ilişkisini gözlemleyin. Unutmayın, bir bakıcı, sizin çocuğunuza en fazla kendi çocuklarına davrandığı kadar iyi davranabilir. Sizin çocuğunuza, kendi çocuklarına davrandığından daha vicdanlı ve merhametli davranamaz, sizin çocuğunuzu, kendi çocuklarını sevdiğinden daha fazla sevemez.Ayrıca, bakıcının varsa referanslarıyla ve komşularıyla görüşün, nüfus cüzdanı örneği vb. gerekli belgeleri temin edin.Çocuğunuza bakmasına karar verdiğiniz kişinin çocuk bakıcılığı için gerçekten yeterli ve uygun olduğundan emin olun. Bunun için gerekirse, bu konuda çalışan, kişillik testleri uygulayan veya çocuk bakıcılarıyla görüşmeler yapan bir psikologdan yardım alabilirsiniz. Koşullarınız gerektirmiyorsa, bakıcının yatılı kalmasını talep etmeyin. Bakıcının yatılı çalışması gerekiyorsa, çocuğunuzla akşamları siz ilgilenmeye çalışın. Çalışan kişinin sosyal ortamından ve ailesinden sürekli ayrı kalması onun sağlığı açısından çok sağlıklı değildir. Bakıcının çalışma düzenini ve iş tanımını önceden belirleyin, çocuğunuzun bakımı ve eğitimi ile ilgili tüm beklentilerinizle birlikte açık bir şekilde ve anne -baba biraradayken konuşun. Bakıcıdan performansının üzerinde beklentilerinizin olmamasına dikkat edin, ona kendi evindeki gibi rahat edebileceği bir ortam yaratmaya çalışın. Ailedeki herkesin çocuğunuzun bakıcısına sevgi ve saygıyla yaklaşmasını sağlayın. Bu kişinin en kutsal mesleklerden birini icra ettiğini herkese hatırlatın.Çalışan bir anneyseniz, işe başlamadan önce yeterli bir süre çocuğunuza bu kişiyle birlikte bakın. Çalışmaya başlamadan önce aşamalı olarak günün belirli saatlerinde evden uzaklaşarak çocuğunuzu bu uzun süreli ayrılığa yavaş yavaş alıştırın.Çocukları için doğru çocuk bakıcısını bulmak anne-babalar için en zor deneyimlerden biridir.Çocuklarını çalışarak büyüten anneler, çocuklarını bir bakıcıya emanet etmenin yaşamlarındaki en zor tecrübelerden biri olduğunu söylerler.Aileler, çok zor olan çocuk bakıcısı arayışı ve doğru bakıcıya karar verme süreçlerinde belli noktalara dikkat ederlerse kendileri ve çocukları için en sağlıklı seçimi kolaylıkla yapabilirler.Bu kişinin çocuğunuza bakmaya gerçekten gönüllü ve uygun olduğundan emin olun,Bu kişiden çocuğunuza mümkünse kendi evinizde bakmasını isteyin,Çocuğunuzun geceleri ve hafta sonları sizinle kalmasını sağlayın,Bu kişiye çocuğunuzun bakımı ve eğitimi ile ilgili tüm beklentilerinizi açık bir şekilde ve anne-baba biraradayken bildirin.
Ler Mais

ANNE SÜTÜNDEN BEBEK GELİŞMESİ

ANNE SÜTÜNDEN BEBEK GELİŞMESİ Diğer canlıların sütlerindeki büyüme faktörlerinin tip ve miktarlarında büyük farklılık vardır.Anne sütü çocuğun bütün gereksinimlerini karşılamaktadır. Yapılan çalışmalarla anne sütünün üstünlüklerine her gün yenileri eklenmektedir.Halk dilinde ağız olarak bilinen kolostrum, uzun zincirli doymamış yağ asitleri ve esansiyel yağ asitleri bakımından çok zengindir ve beyin gelişimi, myelinizasyon, retinal işlevler ve hücre çoğalmasının normal olmasında rol oynadığı öne sürülmektedir.Myelinizasyon gebeliğin son haftalarında ve doğumdan sonraki ilk altı haftada çok hızlıdır. Myelinizasyon için gerekli yağ asitlerinin Iinoleik asit: linolenik asit sentezi yeni doğan bebeklerde ve özellikle prematür bebeklerde ilk birkaç haftada yeterli değildir ve dışarıdan alınması gereklidir. Daha büyük çocuklarda bu yağ asitlerinin sentezi karaciğer ve astrositlerde yapılabilmektedir. Sonuç olarak, çocuğun gelişimine olumlu etkileri de göz önüne alındığında anne sütü ile beslenme yüreklendirilmelidir. Anne sütünün 4-6 ay tek başına su bile verilmeden ve iki yaşına kadar da ek besinlerin yanı sıra verilmesi önerilmelidir. Kolostrum mutlaka çocuğa verilmelidir. Emzirmeye doğumdan sonra ilk yarım saat içinde başlanmalıdır. Böylece çocuğun optimal büyüme ve gelişmeyi yakalaması sağlanabilir. 5-5.7 puan bulunmuştur.Anne sütüyle beslenmenin sağlığa olumlu etkisi yalnızca verildiği süre ile de kısıtlı değildir. Anne sütü alan çocuklar beş yaşına geldiklerinde de bilişsel işlevlerinin biberonla beslenenlere göre daha yüksek olduğu gösterilmiştir. Dört-dokuz ay anne sütü almış, 7-13 yaşındaki ilk okul çocuklarının mental ve fizik gelişimlerinin hiç anne sütü almayanlara göre daha iyi olduğu bildirilmiştir. ilkokulda yapılan bir başka çalışmada anne sütü alan çocukların 7.5-8 yaşında biberon alan çocuklara göre Wechsler Çocuklar için Zeka Ölçeği sekiz puan daha yüksek olarak bulunmuştur. Anne sütü ile beslenen çocuklarda konuşma sorunlarının daha az olduğu ve matematik puanlarının daha yüksek olduğu bildirilmiştir.Anne sütü alan çocukların daha iyi gelişmesinin nedeni tam bilinmemektedir. Bu durum büyük olasılıkla anne sütündeki protein ve yağların, bebeğin beyin gelişimi için en uygun miktarda ve yapıda olmasına bağlıdır. İnek sütünde beyin gelişimi içim gerekli aminoasitlerin taurin gibi miktarı azdır. Taurinin anne sütündeki büyüme düzenleyen faktörlerden biri olduğu, hücre zarının bütünlüğünü sağladığı ve retina yıkımını önlediği bilinmektedir. Anne sütündeki uzun zincirli doymamış yağ asitlerinin ve sinir büyüme faktörlerinin beyin gelişiminde rolü olduğu , düşünülmektedir. Linoleik asit eikosapentonoik asitin ve dokosaheksanoik asitin; linolenik asit ise araşidonik asitin yapımında kullanılır.Dokosaheksanoik asit ve araşidonik asit hücre zarının yapımında, özellikle beyin geli~iminde önemlidir. inek sütünde ve mamalarda bu yağ asitleri çok azdır ve oranları farklıdır. Anne sütünde linoleik asit: linolenik asit oranı 5:1 iken inek sütünde bu oran 1:1dir . Bebeklerin aldıkları besinlerin içindeki yağ asitlerine göre, beyin lipidlerinin bileşimlerinin de değiştiği bilinmektedir. Biberonla beslenen bebeklerde myelin sentezinde dokosaheksanoik asit yerine dokosapentanoik asit kullanılır. Ancak bu asitler kullanılarak yapılan myelin stabil olmadığından yaşamın ileri dönemlerinde demiyelinizasyon riski artmaktadır. Biberonla beslenen çocuklarda multipl skleroz insidansının arttığına ilişkin çalışmalar vardır.Anne sütü yalnızca çocuğun beslenmesi için değil gelişiminin sağlanması için de gereklidir.Anne sütü ile beslenen bebeklerin daha erken aylarda yürüdükleri, 18 aylıkken yapılan Bayley Bebek Gelişim Ölçeği puanlarının biberon ile beslenenlere göre daha fazla 7.7 puan olduğu saptanmıştır. Aynı çalışmada anne eğitimi, annenin sigara ya da alkol kullanımı, sosyoekonomik durum, çocuğun cinsiyeti, doğum ağırlığı etkileri kontrol edilerek yapılan analizlerde de anne sütü alan çocukların zeka katsayıları daha yüksek Anne sütünde aynı zamanda sinir büyüme faktörü vardır ve bu faktör sempatik nöronların canlılıklarını sürdürmeleri ve gelişmeleri için gereklidir.
Ler Mais

BEBEKLERİN BİBERON KULLANMA ŞEKLİ

BEBEKLERİN BİBERON KULLANMA ŞEKLİ Biberon emen çocuğun bir çaba sarf etmesine gerek yoktur. Anne memesini emen çocuk yalnızca meme ucunu değil, areolanın büyük bir kısmını ağzının içine alır ve dilini areolanın altına uzatır. İçi sütle dolu lakteferöz sinüslerin çoğu areola bölgesindedir. Bebek dili ile bu kanalları sağar ve ağzına dolan sütü yutar. İçinde ister mama, ister su olsun yaşamın ilk günlerinde biberon verilen bebekler bir kez bile verilse memeden de biberon gibi emmeye çalışırlar. Bu bebekler yalnızca meme başını emerler ve dilleri ile sağma işlemi yapmazlar. Bu duruma meme başı şaşkınlığı denilmektedir. Çocuk yalnızca annenin meme başını emdiği için memeyi boşaltamaz, süt gelmediği için huzursuz olur.Bebeklerimizin yalnızca yarısı ilk bir saat içinde emzirilmektedir.0-3 aylık bebeklerimizden yalnızca 9,4ü tek başına anne sütü almaktadır.Biberon emmesi ile anne memesinin emzirilmesi farklıdır. Biberonun içindeki mama/su biberonun emziğinin emilmesi ile bebeğin ağzına dolar. Çocuğun huzursuz olması anneye yeterli sütünün olmadığını yalancı süt yetersizliği düşündürür. Bebeğin etkisiz emdiği durumlarda memeler sürekli şiş ve gergindir. Yalnızca meme başının emilmesi nedeni ile meme ucunda zedelenme ve çatlaklar da oluşur. Daha çok biberon kullanılmaya başlanır. Bebek rahata alıştığı için anne memesini bir daha almak istemez. Anne de sütünün yetersiz olduğunu düşünerek ve meme başı sorunları nedeni ile emzirmeyi sürdürmek istemez.Anne sütü ise her zaman ve her yerde hazır durumdadır. Bebeğin beklemesine gerek yoktur. Bu nedenle emzirilen çocuklar huzurludur. Bebek için emme yalnızca karnının doyurması değildir. Aynı zamanda anne ve bebek arasındaki ikili ilişkinin tam olarak gelişmesini sağlar. İlk bir yaş içinde her istediği anda annesini yanında bulan ve emzirilen çocuklarda, temel güven duygusu gelişir.Biberon ile beslemede, beslenme süresi boyunca verilen mamanın içeriği aynıdır. Bununla birlikte anne sütünün en önemli özelliği yaşayan bir sıvı özelliği göstermesidir. İçeriği sabit olmayıp çocuğunun yaşına, fizyolojik durumuna uygun bir değişim gösterir. Emzirme döneminin başında ya da sonunda olmasına göre anne sütünün içeriği değişir. Emzirme döneminin başındaki süt suludur. Emzirme döneminin sonundaki süt ise yağlıdır, bebeğe doygunluk hissi verir. Çalışan anneler, anne sütünü sağarak eve bırakılabilir ve anne evde olmadığı zaman bebeğe kendi anne sütü verilebilir. Anne sütü buzdolabında 24 saat, oda ısısında sekiz saat saklanabilir. İnek sütü ise oda ısısında iki saatte bozulur. Bu sağılan anne sütünün de biberonla değil, kaşık ile verilmesi gerekmektedir. Kaşığın temizlenmesi kolaydır ve meme başı şaşkınlığı yaratmaz. Bebeklerin kaşık ile almadığı durumlarda fincan kullanılabilir. Bebek yarı oturur pozisyonda iken, bebeğin alt dudağına içinde mama bulunan fincan yaklaştırılır. Bebek dili ile fincanın kenarından mamayı alır.Bebek anne göğsünü gereksinimi kadar emer, biberon ile beslemede ise annesinin almasını düşündüğü kadar almak zorundadır. Anne sütü ile beslenen bebeklerde obezite daha az görüldüğü bilinmektedir. Anne sütü ile beslenmede ileri yaşlarda obezite, koroner kalp hastalıkları, tip I diyabet mellitus, celiac hastalığı gelişme riski daha azdır.Anne sütü yalnızca en ideal besleyici değil aynı zamanda en ekonomik beslenme yoludur. Biberonun temizlenmesi çok zordur ve bebekler için enfeksiyon kaynağı oluşturur. Biberon ile beslenen bebeklerde ishalli hastalıklar sık görülmektedir. Emzirmeden önce anne göğsünün temizlenmesine gerek yoktur. Her koşulda verilebilir, Mikrop bulaşması sorunu yoktur. Emzirdikten sonra da annenin bir miktar sütünü sıkıp göğüs uçlarına sürmesi temizlik için yeterlidir. Herhangi bir pomat kullanmaya gerek yoktur. Emzirme öncesi annenin yalnızca el yıkaması gerekmektedir.
Ler Mais

BEBEKLERDE UYKU NASIL OLUR?

BEBEKLERDE UYKU NASIL OLUR? Bu değişikliklerin başlıcalarıUyku uyanıklık süresi yenidoğanda uyku lehine iken 1 yaşına gelinceye dek uyanıklık lehine dönüşür.2 yaş sonrası anne sıcaklığını hissettirecek yumuşak ayı, bez bebek gibi oyuncaklar ona uyku arkadaşlığı yapacaktır.Unutmayın çocuğunuzun sağlıklı gelişmesi herşeyden önemlidir. O halde konuk alma, gezmeye gitme gibi etkinliklerin onun uyku düzenini aksatmasına izin vermeyin.Uyusun da büyüsün ninnisinin gerçek olduğunu biliyor musunuz? Çünkü büyüme hormonu uykuda salınır.Aşırı uyku, uykusuzluk ya da düzensiz uyku gibi sağlıklı olmayıp nedenini doktorunuza sormalısınız.Nitelik olarak başlardaki hafif uykunun derin uykuya göre fazla olan oranı 1 yaşa kadar tersine dönüşür.1-3 yaşları arasında derin uyku dönemleri daha fazla olduğundan gürültüden etkilenmeleri daha azdır.Ancak uyku saatleri, uykuya gidiş uyuma yeri gibi çevresel koşulların bu dönemde kazanıldığı unutulmamalıdır.Sırtüstü ya da yan yatma son zamanlarda çocuk hekimlerinin önerisidir ancak 1 yaştan sonra bebek kendi pozisyonunu bulacaktır.En fazla 1 yaşına kadar aynı odada ancak ayrı yatakta beşikte uyuması daha sonra mümkünse kendi odası ve yatağında uyutmaya geçilmelidir.Doymuş ve gazı çıkarılmış ve yine mümkünse günde en az 1 kez banyo almış olduğunda uykunun niteliği de iyileşecektir.Kalın ve çok katlı giysiler, kalın yorgan, battaniyelerbebeği rahatsız edeceğinden uykusu bozulacaktır.Sessiz ve fazla aydınlık olmayan, güvenliğinin sağlandığı bir ortam olmalıdır.Rahatsız olduğu işareti varsa ağlama ve uyanmalarda yanına gidip rahatlatıcı tedbirler alınmalı, beklenen uyku süresi tamamlanmamış ise tekrar uykuya bırakılmalıdır.Kucakta, arabada dolaştırılarak, salıncakta sallanarak uyutmaların yerinebanyo yaptırılıp sırtı sıvazlanarak ya da büyüklerimizin yaptığı gibi ayaklarda sallanarak uyutma yöntemini kişisel olarak daha sağlıklı bulmaktayım.1 yaş üstü bebeklerde biberonu kendisine vererek uyutmanın güvenlik yönünden sakıncalarının yanısıra gelişimi yönünden de sakıncaları bildirilmiştir.yaşına kadar bebeklik dönemi dediğimiz süre içinde bebek bir yandan kendi biyolojik yapısını öte yandan da bu yapıyı çevresel koşullara göre düzenleme çabasındadaır.Biyolojik yapının düzenlenmesi her ne kadar doğarken getirdiği yapısal özelliklere bağlı ise de çevresel koşulların etkisi de gözardı edilemeyecek derecededir.Yenidoğan dönemi ile 3 yaşa kadar bebeğin uyku nitelik ve niceliğinde önemli değişiklikler olur.
Ler Mais

BEBEKLERİN BESLENMESİ

BEBEKLERİN BESLENMESİ parçası olduğunu ortaya koyarken, bebeklerin yüzde 60 ının bir yaşına gelmeden tuzlu, yağlı, baharatlı yetişkin yemeklerine başladıkları belirlendi. tedirginlik yaşıyor..Ürünlerini uluslararası pazarlayan bir mama firmasınca yapılan araştırmaya göre, sağlıklı beslenme konusunda, Türk anneleri, batı ülkesindeki annelere oranla daha tedirgin.Türk annelerin ve birinci endişeleri bebeklerinin sağlıklı ve dengeli beslenmesi. Bu durum bebek 2 yaşına bastıktan sonra daha da kuvvetleniyor... Yine, araştırma, annelerin yüzde 50 sinin çocuklarının gelecekte obezite olabilirliği hakkında herhangi bir kaygı taşımadığını da ortaya çıkardı.Çocukların yüzde 40 ı 7 aydan önce çikolata, kek, yetişkin bisküvisi gibi abur-cubur olarak ifade edilen ürünleri tüketmeye başlıyor.Annelerin yüzde 70 inden fazlası bebeklerine öğün aralarında şekerleme türü gıdalar veriyor. Yine, araştırma, annelerin yüzde 50 sinin çocuklarının gelecekte obezite olabilirliği hakkında herhangi bir kaygı taşımadığını da ortaya çıkardı.Ortalama, 1-2 yaşlarındaki bebekler günde 1,6 porsiyon, 3 yaşından itibaren de günde 2 porsiyondan fazla yetişkin yemekleri tüketiyor.Bu nedenle Türk bebeklerinin tuz alımının tavsiye edilen miktarın üstünde olduğu belirtilen araştırmada, uzmanların ise 6 aylık bebeğin bir günlük tuz ihtiyacını yarım çay kaşığı, 12 aylık olanın da 1 çay kaşığı olduğunu belirttikleri kaydedildi.Türkiye de annelerin yüzde 97 sinin bebeğin yediklerinin besin değerine değil miktarına önem verdikleri de ifade edildi.MEYVE TÜKETİMİBir yaşını geçmiş dört bebekten birinin her gün meyve yemediği, ayrıca ortalama günde tüketilen Türkiye de, annelerin yüzde 49 u bebeklerinin sağlıklı beslenip beslenmediği konusunda .kaydedildi.Araştırmaya göre, Türk bebeklerinin yüzde 24 ü, 4 üncü ayda yetişkinler için yapılan ev yemeklerini yemeye başlıyor. Dört bebekten üçü 8 inci aydan itibaren ailesi ile aynı yemekleri yiyor. Tuz, salça hazır ya da ev yapımı, şeker, baharatın yemeklerinin ayrılmaz miktarın, tavsiye edilenin sadece yarısı kadar olduğu, yürümeye yeni başlayan çocukların yüzde 20 sinin her gün meyve yemediği, ortalama günlük tüketimin 40 gram olduğu, bunun da tavsiye edilen seviyeden 70 gram az olduğu kaydedildi.Türk bebeklerinin sebze tüketiminin yüzde 49 olarak görünmesine karşın bebeklere verilen sebzelerin büyük kısmını domates ve salatalık oluşturuyor.
Ler Mais